Av. Selahattin Sarıoğlu www.gunestv.com, www.malatyagercek.com
Tarih: 10 Temmuz 2008 Perşembe
Önceki gün Malatya’dan yine bir Ermişli Şenliği geçti.
Yılda bir kez geçiyor.
Dünya’nın Güneş çevresini bir yılda dolanması gibi.
Güneş TV canlı canlı verdi.İzlesin millet dedi.
Biz yerindeydik.
Sahnenin tam dibindeydik
***
Binitimizle Ermişli’ye doğru yol alırken ailecek, gönlümüz de sevgiyle doluyordu zaten; insan, doğa ve yurt sevgisi ile.
Gündüzün yoktuk, lokma yiyemedik. Etli bulgur pilavı yiyemedik.
Biz akşamüstü geçtik, Tohma Köprüsü’nden, Arguvan’dan, Karahöyük’ten.
Gide gide, döne döne incelen yollarında teker döndürdük, dümen çevirdik.
Traktörler, konukseverlik gösterip çekildiler kenarın tam kenarına, yol vermek için. Tepeye, İmam Cafer türbesinin olduğu doruğa varıp Ermişli’ye doğru baktığımızda gördüğümüz, bayraklar, Atatürk ve Hz. Ali posterleri, serin bir yeşillik, kaynaşan insan öbekleri ve de uzayıp giden araçlardı.
Araçlar ki, Ülkemin ve dünyamın birçok yerinin plakasını taşıyordu.
İnsan öbekleri ki, kent, kasaba, köy giysili; yazmalı, kasketli, pantolonlu, uzun saçlı, kısa saçlı, küpeli, top sakallı, topuzlu, genç, yaşlı, orta yaşlı.
Tepede, Ziyaretin orda bıraktık arabayı. Zaten daha ileride duracak yer yoktu.Yürüdük köyün içine, okulun bahçesinde kurulan sahneye doğru.
Akşamüstü serinliğine bir de yayla esintisi eklenmişti ki nerdeyse üşüyorduk.
İki gün önce İskenderun’daydık ki denizinde serinlemiş, sokağında, sıcağında sersemlemiştik.
Türküler başlamıştı, Mehmet Balaban’ın tanıdık sesi Ermişli semasındaki molekülleri sıkıştırarak kulağımıza değin ulaşıyordu: Neler ettin, neler ettin/Sevdin ama neler ettin…
Yol boyu kol kola, el ele, yan yana yola yürüyüp çok yüksek duygular, amaçlar paylaşan insanların arasından geçtik.
Herkes bir güzel şiiri yaşıyordu, yazıyordu sanki.
Biz de hem yaşıyor, hem yazıyor hem okuyorduk gerçekten.
Canım adı üstünde Şenlikteydik…
Mısırcılar, dönerciler, kitapçılar, sucular, bucular.. elbette ki yer tutmuştu çevreyi kirletmeden, yolu daraltmadan.
Bir ailenin işlettiği! tavuk döner tezgahından gece yarısı aldığımız dürümleri aman bitmese duygularıyla yiye yiye arabamıza gidişimizi unutamam.
Sahnenin kurulduğu alana vardığımızda adım atacak yer yoktu, sahneyi az gören, çok gören, görmeyen her yer salkım saçaktı.
Malatya’nın her işine Hızır gibi yetişen milletvekili Mevlüt Bey görüp yer yaptırmasaydı bize, kenarlardan izleyip ayrılacaktık Ermişli’den.
Hani insanın kalbi temiz olunca birileri ona yardıma uğraşır ya bizim ki de öyle oldu (!) bir an kopmadan, duyguların doruğunda işlerine en yüksek düzeyde özen gösteren ustalardan doyuncak bağlama ve türkü dinledik.
Hele türkü içinde türkü söyleyen Sevgi Pınarı Sabahat Akkiraz…
Gece yarısı yola düştüğümüzde ışık ışık yola dizilen ve birbirini asla sollamaya çalışmayan araçlar içinde geçtik Ermişli yollarını.
Doğup büyüdüğüm önce köy, sonra kasaba, şimdi de Malatya’nın mahallesi olan Dilek üzerinden Malatya’ya gelirken Yeşiltepe’ninin orda, eğri büğrü Ergenekon Köprüsünden de geçtik.
* * *
Ermişliler insanın içini açıyor, korku bulutlarını dağıtıyor; görebilmek gerek elbette…
Av. Selahattin Sarıoğlu
selahattinsarioglu@msn.com