Söylence ve Destana göre Şeyh Hasan; Dede Kargın; Baba İlyas, Baba İshak, Hacı Bektaş, Ahi Evran, Hacı Bektaş, Hacım Sultan gibi ulularla pirdaştır. Bu zatlarla görüşmüş; Babai haraketine Şeyh Hasanlı aşiretiyle katılmıştır. Bölgeye baktığımızda; Horasan`dan gelen Dede Garkın EIbistan’a yerleşir. Dede Garkın’ın baş halifesi Baba İlyas, Amasya’nın Çat köyünde zaviyesini kurar. Baba İlyas’ın baş halifesi Baba İshak ise, Hısn-ı Mansus (Adıyaman)’ın Samosat (samsat) kalesine bağlı Kefersüd’te zaviyesi vardır. Adıyaman’ın Çelikhan ilçesi Bulam (pınarbaşı) köyünde Üryan Hızır Ocağı vardır. Malatya’nın Yazıhan ilçesinin Dedegarkın köyünde aynı adlı dede ocağı vardır. Yine aynı ilçenin Fethiye beldesinin Tenci mezrasında Kızıl Deli Sultan Ocağı vardır. Hasançelebi ilçesinin Kınık köyünde Hacım Sultan Ocağı vardır. Mezirme köyünde Şah İbrahim ocağı, Adaf’ta Şıh Bahşiş Ocağı, Atabek’te Zeynel Abidin Ocağı, Tabanbükü’nde Şeyh Hasan Ocağı, Şabanlı köyünde İmam Rıza Ocağı, Arguvan Mineyik’te Zeynel Abidin Ocağı, Malatya Merkez Battal Gazi Ocağı, Hastek’te Sarı Mecdin Ocağı, Arapkir’de Sultan Onar Ocağı gibi onlarca dede ocakları vardır.
Maraş, Adıyaman ve Malatya bölgesi Türkmen Şeyhleri, Dede ve Babalarının yoğunlaştığı, göçlerle gelen Türk Oymaklarının organizeli ve silahlı olduğu bir dönemdir. Bu bölge, 1239’da Heteredoks Türk Tasavvufunun “siklet merkezi” konumunda ve aynı zamanda Türkmenlerin de sosyal ve ekonomik olarak yoksul olduğu, yönetimden hoşnutsuz durumdadırlar.
Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’a göre; “Babai isyanını nakleden çağdaş kaynakların hemen tamamı, olayların, Baba İshak tarafından Maraş ve Elbistan mıntıkasından girişilen faaliyetlerle başladığını haber verirler” [37]. Prof. Dr. Mikail Bayram ise, Baba İshak’ın harekatını Moğollara ve Moğol yanlısı yönetime karşı direniş arz eden Türkmen İsyanı olarak değerlendirmektedir [38].
Prof. Fuat Köprülü; Babailer İsyanının kökenini “Paulicien’lere” bağlamaktadır. Hatta, “siyah libaslı, kızıl börklü, ayakları çarıklı” Türkmenlerin, Karamanoğlu’nun komutasında Konya’yı istila etmelerini, Bektaşilik ceryanını, Safavi İmparatorluğunun kurulmasını Pauvikien’lerin devamı hetorodoks göçebe hareketleri olarak değerlendirmektedir. Horosan’da, Selçuklu İmparatoru Sancar’a isyan eden Türkmenleri de aynı sosyal tipi temsil eden, zümreler olarak süylemektedir [39].
Gad Nassi; “İki Bizans gizemci hareketi” dediği Paulikien (Polisyenlik) ve Boğomillik öğretisinin “Osmanlı tasavvufunun doğuşu”nu hazırladığını; Babai ve Bedrettin ayaklanmalarının coğrafi ve düşünsel altyapısını oluşturduğunu belirtmektedir [40].
Andığımız araştırmacıların görüşlerine iştirak ediyoruz. Pavlikanizm Babai hareketini etkilemiştir. Orta-Asya’dan kopup gelen Şamanist ve Heterodoks İslam olan Türkmenler; Fırat Havzası’ndaki yerli halkların inanç ve kültürlerinden de etkilenmişler ama bunları da kendilerine tabi kılarak organizasyonları içine dahil etmişlerdir. Bu nedenle Babailer isyanı bir Türkmen isyanıdır.
l. BABA İSHAK İLE ŞEYH HASAN İLİŞKİSİ
“Anadolu Selçukluları devrinde Ahilerle Türkmenlerin aynı meslek ve meşrepte olduklarını ve müşterek bir dini ve siyasi anlayışın mücadelesini sürdürdüklerini, yaşayış ve düşünüş bakımından belli bir pınardan beslendiklerini göstermektedir” [41] diyen Mikail Bayram, bu arıduru pınarın Alevilik öğretisi olduğunu itiraf edememektedir. Ama tüm bunlara karşın; Baba İshak harekatı ile Ahi Evren’in ilişkisini saptamaktadır ki, tarihsel olarak önemli bir tesbittir.
İbn Bibi; Baba İshak’ın züht, takva ve verâ sahibi bir kişi, yüksek irşad ve ikna kabiliyeti olan bir mürşid, üstün ahlâki meziyetleri bulunan bir halk adamı, halk arasında geçerli nefesi ile ün salan ve fakat ücret, hediye gibi hiçbir maddi çıkarı kabul etmeyen ermiş bir sofi olduğunu, çobanlığı kendisine meslek edinen ve otlattığı koyunlara dahi son derece müşvik davranıp, hak ve hukuka riayetkar bir insan olduğunu söylemekten kendini alamamıştır (…) Baba İshak; Selçuklu yönetiminin Ahilere ve Türkmenlere karşı uyguladığı zulüm ve işkenece’ye son vermek için, Konya’ya devlet yetkilileriyle gürüşmeye gittiğini Eflaki’den öğrenmekteyiz…
Baba İshak Konya’ya giderken Halifesi Hacı Bektaş’a da uğramış, Hacı Bektaş ın Mevlana’ya yazdığı mektubu Konya’da Mevlana’ya sunmuş ve bir süre görüşmüştür… [42]
Selçuklu devlet ricaliyle görüşmesinden bir sonuç alamayan Baba İshak, halkı ayaklandırmak için dede, baba ve Ahi şeyhleriyle görüşerek isyana hazırlar.
Baba İshak, Türkmenleri silahlandırır ve Şeyh Baba Resul (İlyas)’ün saptadığı tarihte isyan bayrağını açar [43].
Onar Dede Destanında; “Gardaşı Şıh Ahmed, Bektaş yareni / Baba İlyas, Ahi Evren yoldaşı / Bir cümle cihanın yekta güheri” ve “…/ Şeyh Ahmed’de Şeyh İshak’la aşına” denmektedir.
Şeyh Hasan’ın Hâce Bektaş-ı Veli’nin dostu, Baba İlyas-ı Horasani’nin ve Ahi Evren’in yoldaşı, yol ehli, pirdaşı, fikirdaşı olduğunu ve dünyada eşsiz, benzersiz kıymetli maden olduğunu destandan öğrenmekteyiz. Ayrıca, kardeşi Şeyh Ahmet’in de Şeyh İshak (Baba İshak Kefersüdî)’la tanıdık ya da “musahip” olduklarını anlamaktayız.
Destandan bu çıkarsamamız; Şeyh Hasan ve kardeşinin Babai önderleri ve Ahi önderiyle çok sıkı ilişkiler içinde olduklarıdır. Kent ve kırda ortak hareket ettiklerini, eylemliliği de birlikte planladıkları anlaşılmaktadır.
Elvan Çelebi; “Menâkıbu’l-Kutsiyye”deki 1169’ncu beyitinde, “Bize togmış-idi sa’adet ayı / Getürün didi on yılı sayı” ve 1170’inci beyitte de, “On birinci yıl olıcak varunuz / Ta Arapgire sırrumı görürüz” demektedir.
Baba İlyas’ın torunu Aşık Paşa’nın Arapgir’de 10 yıl kaldığını kesin olarak belirtmektedir.
Taşköprülüzâde ve Lâtifi gibi müellifler; Aşık Paşa (1271/2-1332)’ nin dışarıdan Anadolu’ya geldiğini ve Kırşehir’e yerleştiğini, hatta Lâtifi, Acem serhaddine yakın bir yerden geldiğini ileri sürmektedir [44].
Bu tarihçilerin yazdıklarıyla “Onar Dede Destanı”nı tarihsel kesitine oturtursak örtüşmektedir. Baba İlyas ile yoldaş olan Şeyh Hasan Onar, 1240 yılından sonrada bu ailenin fertleri olan Muhlis Paşa ile de ilişkilerini sürdürmüştür. Acem serhaddine (sınırına) yakın olan Arapgir Sancağı’nda güçlü bir konumda olan, Şeyh Hasanânlı Aşireti’ne Aşık Paşa babasının ölümüne mütaekip sığınır ve on yıl Arapgir’de saklanır. Tüm tarihi veriler ve söylenceler olayın gelişimini böyle göstermektedir.
Bu durumda şunu göstermektedir ki, Şeyh Hasan, Babailer harekatına katılmış, yenilgi sonrası da Alevi Türkmenlerin tekrar toparlanıp teşkilatlanmasında bulunmuştur. Menakıbnamede Baba İlyas’ın yaşlı halifelerinin torunlarına da hizmet vermesi bu kanımızı doğrulamaktadır.
Seyyid Sahih Ahmed Dede; “Mecma-u Tevarihî Mevleviye” adlı kitabında “Karaca Ahmed’in Acem diyarından Türkmen beldeşi olan Sulucakarahöyük’te Hacı Bektaş’ın yanına geldiğini” yazmaktadır ki, muhtemelen bugünkü Kemaliye (Eğin)’ye bağlı (o devirde Arapgir’e bağlıdır) Ocak köyündendir [45]. Çünkü, Karaca Ahmed’in oğlu Hıdır Abdal ın l3. yüzyılda Ocak köyünde kendi adıyla bir zaviye kurduğu Osmanlı belgelerinden anlaşılmakta olup bu kurum günümüze değin devam edegelmiştir [46].
Arapgir’in güneyden giriş yönünde (eskî Bağdat yolu), Onar Zaviyesi; şehrin kuzey çıkış yönünde ise, Ocak Zaviyesi vardır. Bu iki zaviye kurulduğundan bugüne dek ortak bir kültür ve inancı paylaşarak hareket etmiş, akrabalık ilişkileriyle de güçlendirilmiştir. Her iki Dede Ocağı’nın, çevresinde gelişen olaylara seyirci kaldığı düşünülemez. Alevilik öğretisinde tevvekkür bir yere kadardır, zülme ve haksızlığa başkaldırı vardır. Bu nedenle, her iki ocağın Babai harekatıyla ilişki içinde olması olasıdır. Bölgedeki sosyal, ekonomik, dinsel ve tarihi ilişkiler ile Dedelik Kurumu işlevi açısından; Babai ve Ahi direnişlerine, Onar ve Ocak zaviyelerinin düşünsel ve eylemsel katılımı güçlü bir olasılıktır. Başka türlü düşünmek Alevi Türkmen töresine ve geleneklerine aykırıdır. Aleviler hiç bir zaman zalimin yanında yer almamışlardır.
Saltuk-Nâme’de; Saru Saltuk devrin büyük alimleriyle görüşür. Saru Saltuk; Rumeli, Bulgaristan, Rusya dan sonra Türkistan’a gelir. Harezm, Horasan ve Tebriz’i dolaşarak, Fırat Nehri kıyısına gelir. Kayseri ve Kırşehir’e giden Saru Saltuk; Hacı Bektaş-ı Veli, Üryan Doğan; Mevlanâ, Şemsi Tebrizi, Seyyid Mahmud Hayrani, Hoca Nasreddin, Karaca Ahmed, Tabduk Emre, Malatyalı Şeyh Abdullah’la görüşür. Malatya’da Battal Gazi’nin torunu Ali’yi ziyaret ederek, Seyyid Gazi Sultan’ın evlerini ve yurdunu da ziyaret eder [47].
Saru Saltuk’un Zeynel Abidin Sultan’ı ziyaret ettiği Saltuknâme’de belirtilmektedir [48]. Kanımızca, Battal Gazi yurdunu (eski Malatya) ziyaret eden Saru Saltuk; bir kaç kilometre uzakta bulunan Atabeğ köyündeki Zeynel Abidin Türbesi’ni ziyaret etmiştir. Yoksa Bâkiye Mezarlığı nda, Medine’deki 4. İmam Zepnel Abidin’in türbesi değildir. Fırat kıyısındaki Zepnel Abidin türbesinden başka bir merkat değildir.
Mikail Bayram; bütün eserlerinde Nasreddin Hoca’nın Ahi Evren olduğunu söylemektedir. Saru Saltuk’un da Ahi Evren le görüştüğü anlaşılmaktadır. Saltukname’de Saru Saltuk’un Selçuklu ülkesinden kovulduğunu yazmaktadır. Muhtemelen Saru Saltuk da Baba İshak gibi Konya’ya giderek, Türkmenlere ve Ahilere yapılan zulmün durdurulmasını yönetimden ister, fakat arzusu reddedilerek kovulur. Mevlanâ ve Şemsi ile görüşmesi de bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Saru Saltuk’un Konya görüşmesinden sonra, Baba İlyas ve İshak olmak üzere çok sayıda Şeyh, Dede ve Baba ile buluşması ve Alevi dergahlaranı ziyaret etmesi; Türkmenleri isyana hazırlamasından başka bir şey değildir. Fırat nehri kıyısı, Saltuknâme’de özellikle geçmesi yöredeki Şeyh Hasanlı Aşiretlerini ziyareti olasıdır. Çünkü Fırat boylarına bu tarihlerde Şeyh Hasan, oğlu Şıh Bahşiş ve kardeşi Şeyh Ahmet’in başında bulunduğu Bayat boyu oymakları hakimdir.
Mikail Bayram; Karamanoğullarının atası Sofi Nure (Köre Kadı)’nın Evhadüddin Kirmani’nin Kayseri’deki talebelerindendir, diyerek; Evhaddüddinin Menakıbnamesi’inde geçen “Türk-i Cebeli” (Göçebe Türk) diye geçen ve Kirmanî’nin yanında yetişen dervişi de Baba İlyas olarak nitelendirmekte ve zaten Baba İlyas’ında Amasya’da çobanlık yaptığını belirtmektedir [49].
Selçuklu araştırmacılarına baktığımızda o dönemde tüm ülkedeki; Heterodoks İslam-Türk zümrelerin başındaki şeyhler, babalar, dedeler, dervişler, abdallar, ahiler vb. birbirleriyle rabıtalı, organizeli ve örgütlü bir şekilde faaliyet yürütmekte ve hareket etmektedirler. Türkmen Beyleri ve kent esnafı da bu heterodoks dervişlere destek vermektedirler.
İşte, Babai Harekatı çok girift bir başkaldırı olup; çeşitli kesimlerdeki Türkmenlerin yer aldığı İsyandır. Babailer İsyanı’nın devamı olarak kent ve kasabalarda Ahi direnişini görmekteyiz. Her iki isyan ve direniş, mevcut iktidara ve Moğol istilasına karşı milli bir karşı koymadır.
Bilgi: Ali İhsan Öztürk / www.radyoarguvan.com
Kaynak: Halil Yazgan
www.radyoarguvan.com için hazırlanmış ve düzenlenmiştır…