Onlari Dönek ve kendisini Solcu diye pazarlayan Nasyonal-Sosyalistlerden dinlemeyin, tanimayin, YANLIS tanimayin ONLARI. Onlari Devrimci düsüncenin tavizsiz savunucusu olarak taniyin.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 6 Mayıs 1972’de idam edilişlerinin otuz sekizinci yıldönümünü yaşıyoruz. Her şeyden önce bu devrim ve demokrasi şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.
Hiç kuşkusuz Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ‘Demokratik Türkiye’ mücadelesinin öncü militanlarıydılar, önderleriydiler. Otuz sekiz yıldır Türkiye demokratik toplumu, Türk ve Kürt halkları ve gençliği, bu kahraman önderlerini saygıyla andılar, bağırlarına bastılar ve izlerinde yürüdüler. Bu gerçek demokrasi yürüyüşü bugün de devam ediyor.
6 Mayıs 1972 tarihindeki idam olayının Türkiye’nin demokratikleşmesinde temel ve birincil sırada yer aldığı ortadadır. Bu, idamı yapanlar açısından böyle olduğu gibi, idam edilenlerin izinden yürümeye çalışan demokrasi güçleri açısından da böyledir. 6 Mayıs olayı Türkiye’nin demokratikleşip demokratikleşmediğinin barometresi durumundadır. Herkesin buna karşı ciddi bir sorumluluğu vardır.
Bugün 12 Eylül Anayasasının değiştirilmesi ve 12 Eylül süreciyle hesaplaşılarak ülkemizin demokratikleşmesinin geliştirilmesi tartışılıyor. Gerçek bir demokrasi için bu zorunlu görülüyor. Elbette bu doğru ve gereklidir, fakat yeterli değildir. Gerçek bir demokrasiye ulaşabilmek için, 12 Eylül süreciyle birlikte 12 Mart süreciyle de hesaplaşmak, hesaplaşmayı 12 Mart 1971’den başlatmak ve 6 Mayıs gibi olayların hesabını görmek gerekir.
Örneğin 27 Mayıs darbesi ardından idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilme sorunları çözülmüştür. İdamı yapan devlet yanlışını kabul etmiş, özür dileyerek idam ettiklerinin itibarını tanımıştır.
Fakat aynı tutum 6 Mayıs 1972 idamı için gösterilmiş değildir. İdamı yapan devlet yanlışını kabul ederek bunun gerektirdiği adımları atmamıştır. Elbette bu olmadan devletin demokratikleşmesi veya demokrasiye duyarlı hale gelmesi söz konusu olamaz. Bu yapılmadan, 6 Mayıs idamının büyük bir yanlış, hatta suç olduğu kabul edilmeden Türkiye demokratikleşemez. Bunu yapmadan demokratikleşme adına söylenecek sözler, boş ve aldatıcı olmaktan öteye bir anlam taşımaz.
Demokratikleşme 12 Mart sürecinin baskı ve işkenceleriyle hesaplaşmadan gerçekleşemez. Süreci 12 Mart darbesiyle hesaplaşma biçiminde başlatmak zorunludur. 12 Mart rejiminin baskı, işkence ve katliamlarıyla hesaplaşılmadan 12 Eylül rejiminin baskı, işkence ve katliamlarıyla hesaplaşılamaz. 6 Mayıs idam olayının hesabı görülmeden 12 Eylül rejiminin beslememek için yaptığı idamların ve kayıpların hesabı görülemez. 12 Mart rejiminin Mamak’ta, 6 Mayıs’ta, Kızıldere’de, Nurhak’ta yaptıklarıyla hesaplaşılmadan 12 Eylül rejiminin Diyarbakır’da, Dersim’de, Şırnak’ta, Hakkari’de yaptıkları anlaşılamaz.
Demek ki demokratikleşmeyi 12 Mart’tan başlatmak, 12 Mart ve 12 Eylül rejimleriyle hesaplaşma olarak geliştirmek gerekiyor. Bunda da 6 Mayıs 1972 idam olayı kilit role sahip bulunuyor. Yani bu olay despotizmin çok açık bir biçimde suçüstü yakalandığı bir olay oluyor. Bu nedenle demokrasinin önünü açabilmek için bu 6 Mayıs’ta despotizmle hesaplaşma ve Deniz’lerin haklarını savunma hareketini başlatmak yeni bir çıkış adımı olabilir.
Elbette bunu en başta sol demokratik güçlerin yapması gerekir. Böyle bir mücadele despotizmi teşhir etmek kadar halkı bilinçlendirmede de önemli rol oynar. Hiç kuşkusuz böyle bir mücadele vermek gereklidir, fakat sol demokratik güçler açısından bu mücadele elbette tek başına yeterli olmaz. Onların 6 Mayıs olayına çok daha derin ve geniş yaklaşması ve çok daha kapsamlı görevler temelinde hareket etmesi gerekir.
6 Mayıs 1972 idam olayından günümüz açısından çıkarılacak dersler nelerdir? Bu olay bizlere ne tür görev ve sorumluluklar yüklemektedir? Sol demokratik güçler bu soruları kendilerine sormak ve gereken cevapları yeterli düzeyde vermek zorundadırlar.
Bu açıdan baktığımızda hiç kuşkusuz ilk gördüğümüz şey, despotizmin ve gericiliğin doğru tanınması oluyor. Yani hedefleri ve görevleri doğru belirlemek gerekiyor. Bu da kendini yenilemek, geçmişin öğretici dersleri temelinde bilincini tazelemek demektir. Sol demokratik güçler bunu mutlaka yapabilmelidir.
İkincisi, Deniz’lerde ifadesini bulan 1970’ler mücadelesinin ruhunu ve çizgisini bugüne taşıyabilmek gerekir. O ruh ki, insanlara dağları aştırdı, zindanları deldirdi, idam sehpalarını tekmeletti. Bu ruhun ifade ettiği cesaret ve fedak‰rlığı yeniden canlandırmak gerekiyor. Yine bu ruhun ve çizginin halkçı, mücadeleci ve birleştirici gerçeğini iyi görüp, bu çizgiyi günümüzde de sürdürebilmek gerekiyor.
Üçüncü olarak, elbette 6 Mayıs’ın birleştirici ve örgütleyici gerçeğini günümüze taşımak gerekir. Zaten daha o zaman tüm radikal demokrat güçlerin birliğini Deniz Gezmiş’lerin yargılanması olayı yaratmıştı. Kızıldere, bir birlik ve sahiplenme çıkışıydı. Bu birlik ve sahiplenme gerçeğine günümüzde de çok, ama çok ihtiyaç var.
6 Mayıs gerçeği bütün sol demokratik güçlere şunu emrediyor: Önce kendinizi birleştirin, sonra da her düşünceden tüm demokrasi güçlerini birleştirin! 6 Mayıslarla hesaplaşabilmek için bu zorunludur. Demokratikleşmeyi gerçekleştirebilmek için bu zorunludur. Bunun yolunu ve yöntemi bulmak da fazla zor değildir.
Bugün 6 Mayıs’ı anmak ve anlamak ancak bu görevlere uygun çalışmakla olur. Böyle davranılacağı inancıyla Deniz’leri ve onların şahsında tüm demokrasi şehitlerini bir kez daha saygıyla anıyoruz! ADiL BAYRAM Günlük