“Acaba tedirgin olmamızı gerektiren bir şey mi var?” tedirginliğiyle Ergenekon davasına gölge düşürmek için yazılar kaleme alanların literatürümüze katkılarını okudukça müthiş keyif duyuyorum. Hem de her yazıyla iki keyif: İlki, hepsini birdenbire rakkase yapan kıvraklık beni keyiflendiriyor; “Acaba kendilerini serbest hissetselerdi neler yazarlardı?” diye düşününce keyfim daha da artıyor…
Pazar günü mutat koltuk seansımda beni en keyiflendiren yazı, içinde “Ben hayatımda bu kadar geri zekâlı bir derin devlet görmedim” cümlesi geçen oldu. Neden geri zekâlıymış derin devlet: “Atatürk evinin bahçesine silâh gömmüş, maazallah unuturum munuturum diye, kroki çizmiş!”
Ne komik değil mi?
Benim bildiğim ‘derin devlet’ IQ’su yüksek bir yapılanma değil; derin devleti derin devlet yapan pazu gücüdür çünkü… Yapıyı her zaman gündemde tutan da parlak zekâsının eserleri değil, vurucu-kırıcı gücünün sonuçlarıdır. Mimar Sinan değildir derin devlet, Kuyucu Murat’tır…
Oturduğum yerde bana bunları düşündüren yazıdan keyif almaz mıyım hiç?
İtalya’da Gladio’nun üzerine gidilmeye başlandığında ortaya çıkan ilk tablo, ‘çapulcu takımı’ denilebilecek ipsiz-sapsız tiplerden oluşan bir vurucu-time aitti. Belli başlı gazetelerde köşeleri ellerinde tutanlar, “Bunlar mı derin devlet” tepkisini verdi… Etkili gazetelerin yöneticileri, yorumcuları operasyonu küçümseyen haberler ve yorumlarla çıktılar okur karşısına…
İtalyanlar operasyonun gerçek boyutlarını öğrenmek için BBC’ye ve yurtdışından gelen gazetelere başvurmak zorunda kaldılar…
Sonunda ‘Gilio Gelli ve ünlü listesi’ ortaya çıktı. Otomobil bagajından çıkan suikast silâhlarıyla değişik yerlerdeki zulalı köşelere depolanmış cephanelikler için mazeret bulabilen, iki düzgün cümle kuramayan tetikçileri kalemlerine dolayıp “Bunlar mı ülkeyi sarsacak tosunlar?” kuşkuculuğunu yayanlar, listeyi görünce sus-pus oldular…
Hepsinin değilse bile öndegelen pek çoğunun ismi de vardı 962 kişilik o listede. Gelli ülkede etkili konumda kim varsa sadece kendisinin izniyle girilebilen ‘P-
Ele geçen listenin savcılar tarafından kamuoyuyla paylaşıldığı gün, İtalyanlar, yalnızca yeni bir güne uyanmadılar, yeni bir gerçekle de yüzyüze geldiler: Bir gün öncesine kadar sadece pazularını görebildiği ve önemsemediği ‘derin devlet’ meğer bir de beyne sahipmiş… Dört bakan, 40’a yakın milletvekili, üç müsteşar, istihbarat örgütlerinin başkanları, generaller, bürokratlar, hukukçular, gazeteciler… Elele vermiş, ülkenin demokratik sistemini kendi zümre çıkarları için tepe tepe kullanmaktalar…
Hem de uzun yıllardan beri…
İçlerinde yedi defa devrilmiş ama sekizinci kez başbakan olmayı başarmış kurt politikacılar yanında gelecekte ülkenin en büyük medya grubunun sahibi ve başbakanı olmaya hazırlanan genç politikacıları da barındırıyordu ‘Gladio’…
Kene gibi yapışıp çıkarlarına hizmet ettirdikleri sistemden en ufak bir kayma ihtimali belirdiğinde derhal devreye soktukları ‘gerilim politikası’ ile sokak gösterileri ve siyasi suikastlar yaptırarak duruma yeniden hakim oluyorlardı; hakim olamama ihtimalini göz ardı etmeyip gerekirse askeri darbe de planlayarak…
Ülkelerinin ‘Gladio’ etkisi altında yaşadığı yaklaşık 30 yıl içerisinde en az beş kez darbenin eşiğine kadar geldiğini öğrenmek İtalyanlar üzerinde müthiş bir şok etkisi bırakmıştı.
‘P-
Gelli “Yaz” dediğinde yazıyor, “Sakın yazma” talimatı verdiğinde susuyorlardı. Dezenformasyon yapmak üzere çıkarılan dergiler de bulunuyordu. P-2 üyesi bir gazeteci çıkardığı dergiyi bütünüyle grubun kullanımına açmıştı; ancak o sayede elde ettiği basın gücünü kendisi için de manipüle etmeye kalktığında…
Muhtemelen Gladio tetikçileri tarafından açılan ateşle hayatını kaybetti o gazeteci; takvimindeki nottan ertesi gün Gelli ile akşam yemeği randevusu olduğu anlaşılıyordu.
Glaido ile gazeteciler ilişkisi çok karmaşık, bir o kadar da ilginçtir…
İleride, eğer kısmet olur ve bizler de görebilirsek, tablonun bütünü karşımıza çıktığında, şimdi okuduklarımızın daha bir anlam kazandığını fark edeceğiz. Tablo bizi İtalyanlar kadar şok etmesin diyedir burada yazdıklarımız…
Bence o zamana kadar okuduklarınızın keyfini çıkarmaya bakın.