92 yaşındaki yazar Vedat Türkali, Kürt sorununda yaşanan son gelişmelere karşı Türklere ve Kürtlere çağrıda bulunarak, çatışmanın sona ermesi için daha büyük çaba harcanması gerektiğini ifade etti.
Yazar Vedat Türkali, Kürt sorunu karşısında pasif bir duruş sergileyen TKP’ye yönelik eleştirilerinin Marksist-Leninist çerçevede olduğunu, hedefinin TKP’nin geçmişindeki gibi Kürt sorununa yönelik yaklaşımını bugün daha da etkin bir şekilde geliştirmesi bağlamında olduğunu söyledi. Acı, kan ve umutsuzluğun yaşandığını, bunun böyle gitmeyeceğinin altını çizen Türkali, Kürtlere ve Türklere seslenerek, “Bu iş Türkün de Kürdün de felaketini hazırlar. Kürtler silahı bırakmaz. Kürtler silahı bıraktığı günlerde de her gün haberler veriliyordu. Şehit haberi yoktu ama şanlı ordumuz bilmem nerede kaç teröristi öldürdü diye. Devlet, ‘Dağdan inin, boynunuzu bükün, biz ettik siz etmeyin deyin bu işi çözün’ diyor. Dağa çıkan çocuklar spor olsun diye mi çıktı? Aileleri turistik geziye mi gönderdi? Yahu millet kan ağlıyor. Romantik laflarla bu işler çözülmez. Çözüm için Anayasa’ya sağlam maddeler koyun” dedi.
Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde son kitabının çalışmasını yürüten 92 yaşındaki yazar Vedat Türkali, Kürt sorununda yaşanan son gelişmelere karşı Türklere ve Kürtlere çağrıda bulunarak, çatışmanın sona ermesi için daha büyük çaba harcanması gerektiğini ifade etti. Türkali, eleştirilerine yönelik TKP’nin tavrı, Kürt sorunu ve 12 Eylül’deki Anayasa referandumuna ilişkin DİHA’nın sorularını yanıtladı.
* Geçtiğimiz günlerde TKP’ye yönelik eleştirilerinize yanıt geldi ve sizin için “masalcı olmuş” dediler. Buna ilişkin belirtecekleriniz neler?
TKP’ye ciddi bir eleştiri yaptım. Saldırı değil. Marksist-Leninist bir eleştiri bu. Bugünkü partiden yana değilim, olmadım, olmayacağım da. Marksist-Leninist olarak konuşuyorum. Mevcut soldaki hiçbir parti Marksist-Leninist değil. Olmadığına inanıyorum. Niye böyle eleştirdim TKP’yi? Hep söylüyorum. TKP, bugünün deyimiyle hep marka diyorum. Türkiye’de ilk kez Kürt sorununa tanı koymuş ve bu uğurda mücadele etmeye çalışmış siyasi bir parti. O zamanlar TKP, bunu programına da almıştı. O zaman Türkiye’de bunları söz etmek güçtü. Sovyetler Birliği’nin hemen yanında bütün dünya emekçilerinin çabası Sovyetleri yaşatmak. Paris komününden sonra ilk kez iki yüz milyon insan çaba harcadı. Bu kadar Kürt sorununa parmak bastılar. Kemalistler unutturdu. Tarihin en kurnaz hareketlerinden birinin temsilcisidirler. Celal Bayar Cumhurbaşkanı olduğunda Komünizme karşı mücadele için diyor ki, “Hayır efendim, bunun en ustaca tatbikatını yapan Türkiye’dir. Türkiye komünistleri ezmiştir ama Sovyetler Birliği ile dostluğunu devam ettirmiştir” diyor. Bu tarihsel bir gaftır. Bu tarihsel bir kurnazlık.
Sol partilerin hastalığının temelinde bu var. Sorunu bilmezler. Marksist Leninist partilerin geçtiği evreleri, ne aşamalardan geçildiğini. Neler neler yaşandı. TKP, eleştirilerime yanıt vermiş. Okudum, güldüm tabi. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan için “Mabal okuyan, Marksist Leninist değilsin” dedim. En büyük burjuvalar bugün Marx Marx diyor. Nasıl ki, bugün Nazım’ı Başbakan okuyor, o hale geldi. Neden, çünkü Marx’ın düşünceleri anıtsaldır. Bunu uygulayan Leninizm oldu. Bunu yok etmek istiyorlar. Stalinizmle karıştırıyorlar. Bununla ilgisi yok. Marksist olup Leninist olmamak demek, ne demek biliyor musun? Yarım akıllı olmak demektir.
* Peki, sizin düşünceleriniz nedir eleştirilerinize yönelik bu açıklamalar konusunda?
Marksizmi geliştir, 20. yüzyıl haline getir. Leninist ol, bilimsel olarak onu uygula. Kürt sorununu da çözersin, her sorunu da açık çözersin. Yapmazsan, yalnız Marksist olarak kalırsan bugünkü TKP gibi olursun. Bununla kastım Türkiye Komünist Partisi değil, Türkiye Kemalist Partisi diyorum. Bugün Türkiye’de sola egemen olan Kemalist solculuktur. Bunu bilelim. Buna ilk kim isyan etti? Kürtler. Bunun değerini bilelim. Terörist örgüt PKK, diyorlar. PKK, Komünist, Marksist, Leninist bir çizgi aramaya başladı o yıllarda. TKP’nin mükemmel olduğunu söylemek gaflet olur. Bugün bütün dünyada, Asya, Afrika ve Latin Amerika’da yaşanan kavganın temelinde Marksist Leninist kavga yatar. Bunun başka izahı yok. Dünyayı anlayamazsınız. TKP Genel Başkanı Aydemir Güler var. Bana cevap vermiş. Kemal Okuyan’a yönelik sözlerim nedeniyle bana “Masalcı dede”” demiş. Teorik olarak bir yanlışlık yapmamaya çalışıyorum. Galiba yapmıyorum da. Şimdi ama bakın önemli bir şeyi kaçırıyor. Dikkatinizi çekiyorum. Anlatıyor falan. Hezeyan halinde demek istiyor bana. Ardından “Öteden beri Vedat beyin Kürtlere karşı aşırı sempatisi var’ diyor. İşte en hayati cümle bu. Evet, benim aşırı bir sempatim var. Niye? Anam Kürt değil babam Kürt değil. Ben yeryüzünde hangi halk acı çekiyorsa, işkence görüyorsa, 70 yıldır sürekli devlet baskısı altında sömürülmüşse en çok o halkları seviyorum. Onların yanında oldum, olacağım. Benim temel etik inancım bu. Marksist-Leninist olmak bu demek. TKP’li gençler bana açık açık bunadı demişler. Olabilir. Ben 92 yaşındayım, bunamış da olabilirim. Bunamışsam da normaldir. Ama dikkatli olsunlar bir de tehlikeli bir şey var. Erken bunama var. Şeytanın Kaşık Oyunları adlı eserimi TKP bastı. Altını çizerek söylüyorum. Benim TKP’de çalışan genç kitleyle hiçbir kavgam yok. Gençleri severim. Herkes içinde, bunak diyenleri de severim. Benim tabiatım var. Teoriyi doğru öğrensinler, halkın yanında olsunlar. Benim gönlüm ne isterdi? İmza vermekle olmaz.
‘Çözüm için Anayasa’ya sağlam maddeler koyun’
Bugün milliyetçiler, Bahçeli “Gerekirse dağa çıkarız” dedi. Çıksın da görsün. Dağa çıkmak kolay değil. Evet bu halkın geninde var bu. 500 yıldır hakkımızda devlet etmiş fermanı, “Ferman padişahın dağlar bizimdir” sözü var. Kürtler bunu diyerek dağa çıktı. Böyle bir saldırı karşısında bunları yaptılar mı, savaşı durdurmak için burunları kanadı mı, yok. İstanbul’da yaşıyorlar. Orada kan akıyor. Yeniden bir çatışma başladı. Tüm çabalarımız bunun sona ermesi için. Başbakana yazdığım mektubu yanlış anladılar. Gençler niye bunak dediler biliyor musunuz? TKP’ye hücum ediyormuşum, AKP ile birlikteymişim. Nereden çıkardın Başbakana hayranlığımı? Başbakan devletin en yetkili, güçlü adamı. Sayın Başbakan, sen bir zamanlar komünizmle mücadele örgütlerinin içindeydin. CIA parasıyla bu örgütlerin finanse edildiğini biliyorsunuz. Ama ben Ama ben Marksist-Leninist bir yazarım. Yıllarca hapishanede yattım. Şunu istiyorum, Anayasa mı değiştireceksiniz, önce mutlaka o Anayasa’ya Kürt sorununun çözümü için sağlam maddeler koyun diyorum. O kadar. Bütün bu açık söz TKP’yi niye rahatsız ediyor. Ben bunu anlamıyorum. Hadi ben bunadım ama bunamayan biri varsa gelsin anlatsın ben de bunu anlamaya çalışayım.
* Türkiye’nin bugün girdiği süreci nasıl ele alıyorsunuz?
Türkiye bugün çok tehlikeli durumda. Kürt savaşı yeniden başladı. Acı, kan, hatta umutsuzluk artıyor. Bu Türkiye’nin kazanımı mı? Kaybettiğidir. Korkunç bir kayıp bu. Bu kan durmalı, mutlaka durmalı. Kansız bu işin nasıl çözümü gerekiri araştırıyoruz. Devlet bu gençleri anlamadı. Hep Kürtleri ezdi. 28 isyan çıktı. “Bu sefer de ezeceğiz” dediler. Olmaz bu iş ve olmadı. Bugün AKP iktidarına kadar geldi bu iş. Artık çözün bunu. Çözemedi bu işi. Çünkü iktidar o kadar muktedir değil. Yanı güçlü olamıyor. Korkuyor. En çatal yüreği bile korkuyor. Bakmayın gösterişlerine, çoğunun ödü patlıyor. Sessiz diplomasıyla bir tarafı çatlattılar. Savaşı yine başlattılar. Bugün benim düşüncem şu, bu yürümez. Türkün de Kürtün de felaketini hazırlar bu iş. “10 tane şehit olmuş, Kürtler halen silahı bırakmamışlar.” Kürtler silahı bırakmaz. Sen 10 şehidinden bahsediyorsun. Benim içim de kan ağlıyor ama biliyor musun ki, Kürtler silahı bıraktığı günlerde de her gün haberler veriliyordu. Şehit haberi vermiyordu ama şanlı ordumuz bilmem nerde kaç teröristi öldürdü. Bilmem nerede tuzağa düşürdü, falan gibi, bombaladı. Şunu diyor devlet, “Dağdan inin, boynunuzu bükün, biz ettik siz etmeyin deyin bu işi çözün.” Bu iş böyle çözülmez. Dağa çıkan çocuklar spor olsun diye mi çıktı? Aileleri turistik geziye mi gönderdi? Yahu millet kan ağlıyor. Türkü de Kürdü de. Bomba attık diyorlar uçaklarla. Nereden aldık? Kim veriyor bu parayı? Bu millet veriyor. Romantik laflarla bu işler çözülmez.
* Peki, ne yapılmalı?
Öcalan, bıktı adam, “Ben çekiliyorum” dedi. Çekilmemeli. Kürtlere de sözüm var; çatışmaların bitmesi için elinizden geleni yapın. Türkler, lütfen asıl iş size düşüyor. Ordu bizim adımıza konuşuyor. Ben Türküm, Kürt değilim. Sıkıntım yok ama “Ne mutlu Türküm” diyemiyorum. Gazetede okudum. “Nişantaşı’ndan şehit çıkmadı” diyor yazarın biri. Çıkar mı enayi? Tansu Çiller’in, daha kimlerin çocuğu, Gölcük’te yapıp madalya alır. Kimler ölüyor. Fakir fukara. Kürtler bunu iyi biliyor. Bize iyi niyetlerini gösterdiler. Ordu temelli olan politika çizgisi korkuyla yürütüldü ve o çizgi koptu. Bize çok iş düşüyor. Komünist yoldaşlar, bu sözümü dinleyin. Ben bunamışta olsam yine de kendinize sorun, “Acaba ne kadar da bu memleketin yararına olur?” Bir de onu siz düşünün. ÖDP, EMEP var. Pırlanta gibi gençler. Bunu biliyorum ben. Ama ne oluyor? Bütün bu sol toplanıyor, bu konuda net bir tavır alamadılar.
* AKP Hükümeti’nin açılım adı altında yürüttüğü politikalarla Kürtlere yönelik uygulamalar hakkında ne diyeceksiniz?
Bunları yeni söylemiyorum. Kürt sorunu, “Özgürlük İçin Kürt Yazıları” kitabımda yer alıyor. Sadece onlar için kitap yazan benim. O zamanlar yazdığım kitabı haber yapan gazeteyi kapattılar. Kürtler bilmiyor bunu. Kitabın geliri Kürt çocuklarına ilaç parası olarak ayrılmıştır. Londra’da bir kitabı 10 paunda sattım. Topladık gelirleri. Bu çocuklara yolladık. Halen devam ediyor bu gelenek. Bir daha tekrar ediyorum. Türkiye bu sorunu çözmeden hiçbir sorunu çözemez. Ne ekonomi sorununu çözebilir, ne milliyetler sorununu çözebilir.
* 12 Eylül’de halkın oylamasına sunulacak olan yeni Anayasa referandumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Çünkü BDP, sandık başına gitmeyecek ve Kürtler bu referandumu boykot edecekler.
Şimdi bakın, bir defa şu anda kesin olarak konuşmam. Evet mi demeliyim, hayır mı demeliyim, yoksa protesto mu etmeliyim? Bunu düşünüyorum. Çünkü eğer hayır dersem evet’i yenme şansım artar. Ama daha önemlisi Kürt halkı kan ağlıyor, protesto ediyor. Uzmanlara soracağım, eğer protesto etmek hayırı zayıflatır ve evetin kazanma şansını artırır derlerse düşüneceğim. Böyle olursa evetin kazanma şansı artar. Protestoyu da Kürtlerin yanında olmak için gerçekleştireceğim. Yani Kürt değilim, niye bu kadar telaş ediyorum? Çünkü çözümün anahtarı orada. Ben bu halkın yanında olmaya çalışıyorum. Evet, aşırı bir sempatim var. Benim tavrımın özünde yatan bu. 75 yıllık Marksist-Leninist bakış açımla Türkiye’ye bağlı bir şekilde ne yaptıysam yaptım. Tüm romanlarımı, oyunlarımı yazdım. Bu da masalcı dedenin son bir masalı. / DİHA