21 Mart ın Newroz bayramı olarak kutlanması geleneği, Orta Doğu ve Orta Asya halklarının yüzlerce yıldır sürdürdükleri bir kültürel gelenekleridir. 21 Mart; İran , Afganistan ve Orta Asya Türki Cumhuriyetleri nde resmi tatil ilan edilip ulusal bir bayram olarak kutlanırken, ne yazık ki ülkemizde bu kültürel gelenek, uzun süre hep bastırılmış, hafızalardan silinmeye çalışılmış, bir çok dönem kutlamalara izin verilmemiştir. Bu yasaklama, yüzyıllardır bölge devletleri tarafından siyasi-demokratik hak ve talepleri görmezlikten gelinen, bastırılan, birçok katliamlara maruz bırakılan Kürtler in bu güne, siyasi-demokratik toplumsal bir içerik katmalarının payı büyüktür. Halkın hafızasına kazınmış olan sahip oldukları kültürel gelenekleri unutturabilmenin, ortadan kaldırabilmenin pek mümkünü olmamıştır. Bu bayram geleneğinin engellenemediği koşullarda karşı bir refleksle tüm toplumsal içeriğinden saptırılarak basit bir bahar günü olarak ilan edilmiştir. Bu gün,son yıllar içinde, özellikle güneydoğu bölgesinde, büyük kitlesel katılımlarla kutlanması Türk milliyetçi bilginlerini harekete geçirmiş, bugünü, Türklerin Ergenekon dan dağı delerek dünyaya yayılışı efsanesine dayandırarak sahiplenilmeye çalışılmıştır.
Newroz un Türkçe karşılığı yeni gün dür. Geçmişten günümüze Balkanlardan Orta Asya ya uzanan geniş bir coğrafya içinde yer alan kültürel yapılarıyla birbirinden farklı halkların ,21 Mart ı, kendi yaratmış oldukları farklı efsanelere dayandırarak anlamlandırırlar ve farklı figürlerle bir bayram yada festival havasında kutlarlar. Bu farklı efsaneler ve figürler, kaynağını, halkların kendi nesnel yaşam koşullarından alır; bu yaşam koşulları tarihi süreç içinde değişimle ve diğer halklarla etkileşim ile birlikte kendine yeni anlamlar katarak evrimleşir, ancak ortadan kalkmaz.
Kürtlerde bu gün, Demirci Kawa nın zalim Dehak ı öldürüp Kürtleri Dehak ın zulmünden kurtarması efsanesine dayandırılarak, ateşler yakılıp bir bayram olarak kutlanırken; İran da dünyanın yaratıldığı gün, bir yılbaşı günü olarak; Sümerlerde tabiatın yeniden canlanışı,bereket tanrısının doğayı yeniden canlandırması; Babiller de gündüzün geceye, iyiliğin kötülüğe, sıcağın soğuğa galip geldiği gün; Gılgamış destanında bereket ve canlanan doğanın müjdecisidir.Bugün Orta Asya Cumhuriyetlerinde de bir bahar bayramı şenliğinde kutlandığı biliniyor. Çocukluğumda, anamın ve babamın bana anlattıklarından hafızamda yer ettiği kadarıyla bugün nevruz günü, Hz.Ali nin doğduğu ve baharın geldiği gün dendiğini hatırlarım;ancak bir bayram havasıyla kutlanılan bir günü yaşamış ve görmüş değilim.
Mart sonunun; doğanın canlı, bereketli yaşamının üzerini örten insan için en zor yaşam koşullarını oluşturan kış ayının ürkütücü ikliminin ortadan kalkmasıyla ekinlerin, otların yeşermeye, çiçeklerin açmaya, hayvanların, kuşların inlerinden ortaya çıkmaya başladığı bir bahar günüdür. İnsanın doğa ile olan çelişkisi ve mücadelesi, insan-insan çelişkisinden ve mücadelesinden çok önceye dayanır ve bu insan-doğa çelişkisi insanın karşılaştığı ilk çelişkidir. Bu, doğa karşısında güçsüz kalan insanın hayatta kalabilme,soyunu sürdürebilme mücadelesidir.İnsan,doğanın kendinden aldıklarını ve kendine verdiklerini aklı sayesinde ve deneyimleriyle algılamaya, kavramaya başlar. Doğanın kendine sağladığı güzellikleri iyilik tanrılarının bir lütfü, doğanın kendi yaşamını zorlaştıran korkunç eylemini kötülük tanrılarının bir cezalandırması görür.İnsan doğal olarak kendini çevreleyen,onunla iç içe yaşayan ve onun hareketini o günkü bilgisiyle çözemeyen doğasına tapmış,onu tanrılaştırmış,ona adaklar sunmuştur; bu eylemiyle de ondan yardım dilemiş yada ona şükranlarını sunmuştur.Bugünkü insanlığın sahip olduğu güçten çok daha güçsüz olan atalarımızın, baharın değerini, kendilerine neler kazandırdığını bizlerden daha iyi anlamış olmaları gerektir. Bunun içindir ki atalarımız bu günü büyük sevinçle karşılamış, kendi gelenekleri doğrultusunda kutlaya gelmiştir. Bu sadece Ortadoğu ve Orta Asya halkları için değil, kendi nesnel koşullarına göre farklı motiflerle de bezenmiş olsa tüm insanlık içinde geçerlidir. Ancak insan sadece doğasıyla değil, aynı zaman da insan-insan çelişkisinin yani sınıflı toplumların ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte birbirleriyle de sürekli mücadele halinde olmuştur. Farklı toplulukların, kabilelerin yada halkların birbirleriyle olan savaşımlarında ve yine bu toplulukların kendi içindeki sınıf savaşımlarında elde edilen zafer yada yenilgilerde de doğa üstü güçlerin etkisine inanılır, her yengi bir şenliğin başlangıcı olur ve bunların bir çoğu efsaneleştirilir. Tarihte yengiyle sonuçlanan büyük savaşların bir bayram edasıyla kutlanmasının süregelen resmi bir gelenek olduğunu bugün her toplumda görmemiz mümkün.
Tarihte, kısa bir dönem hariç,bağımsızlıklarını ortaya koyamamış, bölge yönetimlerin baskısına,zulmüne,katliamlarına maruz kalmış demokratik, siyasi, kültürel hakları gasp edilmiş, sürekli bir asimilasyon politikalarına tabi tutulmuş, varlıkları inkar edilebilmiş Ortadoğu coğrafyasında farklı ülkeler içinde varlığını sürdüren Kürtlerin 21 Mart Newroz bayramını kendi kahramanlık efsanelerine dayandırmalarından daha doğal ve bir şey olamaz. Ve yine, günümüz koşullarında bunu barış ve özgürlük istemleri, demokratik hak istemleriyle anlamlandırmalarından da daha doğal bir şey olamaz.
Newroz a ne anlamlar yüklenirse yüklensin Newroz un yeni gün olduğu gerçeğini değiştirmez .O; berekettir, canlılıktır, yeniliktir. O, özgürlüktür.
21 Mart ın bir çok bölge halkları tarafından kutlanması bir tesadüf olmasa gerek. Geniş bir coğrafya içinde yaşatılan Newroz geleneği, tarihsel süreç içinde birbiriyle kaynaşmış, birbirinin kültüründen etkilenmiş emperyalizm tarafından gerçek bağımsızlıkları özgürlükleri ellerinden alınan ezilen, sömürülen yoksul tüm doğu halklarının ortak bir mirası olmuştur.
Newroz ateşi, barışın, kardeşliğin, sevginin ateşi olsun!
Newroz ateşi, demokrasinin, özgürlüğün, ekmeğin, adaletin ateşi olsun!
Newroz ateşi, bizi yoksullaştıran, bölgemizi kana bulayan emperyalizmin sonu olsun!
Sağlıcakla, Sevgiyle, Dostlukla kalın.Sevgiler, Saygılar.