ŞEHİRLERİMİZDE YAŞAMIN SORUNLARI ve BİR ÖNERİ:
Bu yazımızda şehirlerde yaşayan Arguvanlı kadınların sorunlarını irdeleyeceğiz.Kuşkusuz bu irdeleme, şehirlerimizde yaşam mücadelesi veren genel olarak tüm kadınların da sorununu irdelemek anlamına gelecektir.Sorunu, Arguvanlı kadınlar olarak yansıtmamızdaki kasıt onlarla iç içe olmamız,duygu ve yaklaşımlarını,genel yaşamlarını daha iyi bilmemiz ve kısmen de olsa çözüm oluşturabilecek önerileri değerlendirmenize sunma isteğimdir.
Kırsal kesimlerde kadınlar esas olarak birbirinden pek farklı olmayan tek bir sosyal gurubu temsil ederken,şehirlerde yaşayan kadınlar bir çok farklı sosyal grupları oluştururlar. Arguvanlı kadınların bu sosyal gruplar içindeki dağılımına ilişkin yapılan istatiksel bir çalışma olmadığından bu konuda kesin bir yargıda bulunamıyoruz (bu da bir araştırma konusu olarak önümüzde durmaktadır) ;ancak Türkiye genelinde olduğu gibi Arguvanlı kadınlar için de ev hanımı olarak adlandırılan çalışmayan kadınların, büyük bir çoğunluk teşkil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.Arguvanlı kadınlar arasında faal nüfus içinde çalışan kadınların oranın %30’a yakın olduğu tahmin edilmektedir;bu da Türkiye ortalamasının (Türkiye ortalaması %23) üzerindedir .
Bundan 2530 yıl öncesine kadar kadınların çalıştırılması toplum içinde tetnenir (bir tür ayıplama) bir durumdu. Arguvan toplumunun tüm ilerici görünüm ve söylemlerine karşın, bu durum ,tutucugerici feodal yaklaşımın toplum içine ne kadar sinmiş olduğunu da bizlere göstermektedir.Bu yaklaşımı büsbütün kıran iktisadi koşullar olmuştur.Bu koşullar,tek ücretle ailenin geçimini sağlayamayan yada gelecek güvencesine dönük bir birikim oluşturamayan erkeği, kadının da dışarıda çalışmasını kabule zorlamıştır.
Her şeyden önce kadın sorunu farklı sınıf yada sosyal gruplar içinde kendini farklı bir biçimde hissettirir.Hukuk herkes için eşitliği öngörür; ancak bu eşitlik,yaşama herkes için aynı ölçüde yansımaz.Bu eşitlik, göreceli bir eşitliktir.Özel mülkiyet, gerçek yaşamda eşitliği ortadan kaldırır ve özel mülkiyete sahip olanlar mülksüzler karşısında daha bir eşittir. Burjuva kadınları için sorun farklıdır,küçükburjuva kadınları için,işçiemekçi kadınlar için, ev işçisi niteliğindeki kadınlar için,köylü kadınları için sorunun yansıması farklıdır.Tüm bu sosyal guruplar için ortak tek bir nokta kadınları aşağılayan,erkekler karşısında onları ikinci bir sınıf konumuna iten feodal hukuk ve uygulamaları karşısındaki genel konumlarıdır.Feodal yasaların yerini alan burjuva demokratik yasaları burjuva kadınlarının taleplerine yanıt vererek,onları erkeğin vesayetinden kurtarıp sorunlarını çözerken, bu yasalar diğer sosyal grupların sorununu çözmeye yetmez.
ÇALIŞAN EMEKÇİ KADINLARIMIZ:
Arguvanlı çalışan kadınların oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu söylemiştik. Bunun önemli nedenlerinden biri Arguvanlıların değişim karşısında bağnaz muhafazakar bir tutum sergilememeleri olurken, diğer bir neden ise kız çocuklarının da , olanaklar çerçevesinde, erken dönemlerde erkek çocukları kadar örgün yada mesleki eğitime yönlendirilmiş olmalarıdır (kırsal kesimde dahi okur yazarlık bakımından erkekle kadın arasında çok yakın bir orantı vardır).
Çalışan kadınlarımızı üç sosyal grup içinde toplayabiliriz:1.Kamu yada özel çeşitli hizmet sektörlerinde çalışanlar, 2.İşçi kadınlar,3.Belli bir mesleki gruba dahil kendi mesleki alanlarında çalışanlar. Tüm bu gruplar bir ücret karşılığı bedensel yada zihinsel işgücünü ortaya koyan emekçi kadınlardır.Bunların dışında belli bir mesleki kariyere sahip yada iş kadını olarak adlandırılan kendi hesabına çalışan az sayıda bir sosyal grup ta mevcuttur.
İşçiemekçi kadınlar için sorun karmaşıktır.İşçiemekçi kadınlar,çalışarak evin geçimine ortak katkıda bulunmasıyla ekonomik bağımsızlığını kazanır;artık evi geçindiren ve dolayısıyla evin tek reisi olan erkek değildir (aile hukukunda yakın zamanda bu konuda da nihayet değişiklik yapılarak bu kabul edildi);erkeğin evdeki saltanatı alaşağı edilmekle eski aile yapısı yıkılmıştır artık. Erkekle eşit konuma gelen kadın,erkeğin tutsaklığından kurtulur; ancak, onu bekleyen bir başka tutsaklık vardır;kapitalist patronun tutsaklığı.Daha doğru bir deyişle,küresel ekonomiye yön veren uluslararası büyük patronlarının tutsaklığı.Kapitalist ekonomik ilişkilerinin belirlediği yaşam koşulları,kadının kendi kişiliğini özgürce geliştirmesine izin vermez;çünkü bu koşullar, onun bir kadın,bir eş,bir anne olarak kendi kişiliğini yaşamasına yeterli değildir. O, hem dışarıda,hem evde çalışmak zorunda kalır . Dışarıda işte bunalan kadın,evde yemek,temizlik çocuk bakımı gibi genel ev hizmetleri içinde de bunalır. Çoğunlukla dinlenmeye pek zaman bulamayan kadın,kendi kişiliğini geliştirebileceği sosyal ve kültürel yaşama ayırabilecek pek zaman bulamaz.Bu anlamda da kapitalist toplum içinde emekçi kadınların sorunu bitmemiş,aksine ,birçok yönüyle daha da ağırlaşmıştır. Özellikle işçi kadınlar için durum en zor olanıdır;kadın emeğinin ucuz işgücü olarak kullanımı,çalışma güvencesinin olmayışı,çoğunda sigortasız ,vardiyeli ve zorunlu mesailerin daha da ağırlaştırdığı ağır çalışma koşulları işçi kadınların sorunlarını büsbütün ağırlaştırır. Bunun için bir çok kadın, eviyle işi arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilmektedir.Kısacası, kadının çalışma yaşamına girmesi bir sorun,girmemesi ayrı bir sorun teşkil etmektedir.Bu durum, doğal olarak kızlarımızın evlilik tercihlerine de yansımaktadır.İyi bir işi,yada ekonomik durumu iyi olan bir eş her şeyden önce tercih edilen olmakta yada evliliğe fazla yanaşmamaktadırlar.Erkekler için de benzer yaklaşımlar görülmektedir. Ekonomik koşulların insanlar üzerinde yaratığı baskı gerçek bir sevgiye dayanan bir evliliğin kurulmasına ve sürdürülmesine izin vermemektedir.Evlilik içinde yaşanılan sorunların yada boşanmaların altında yatan temel neden bu iktisadi durumdur.
Calışmayan kadınlarımız:
Buyuk bir oranı teşkil eden Arguvanlı calışmayan ev hanımlarının, daha doğru bir tanımla ücretsiz ev işçilerinin,kamusal yaşamdan uzak olmalarının nedenin yeri evidirn hala yaygın olan feodal düşüncenin etkisi değildir.Bunun bir çok nedenleri vardır:
1.Yeterli ölçüde istihdam alanlarının olmayışı (işsizlikten en çok etkilenen kadınlardır),
2.Genel ev işlerinin ve çocuk bakımının, kadınların dışarıda çalışabilmelerini sağlayacak uygunluktan uzak oluşu,
3.Mesleki eğitimden gerektiği ölçüde (erkekler kadar) yararlanamamış olması, kadınları kamusal yaşamdan uzaklaştıran,onları eve kapatan başlıca nedenlerdir.
Kadınların kamusal alandan uzaklaşmaları,onları evin tek düze monoton çarkı içinde döndürerek bireysel gelişimlerini engellemekte,ekonomik baskıyı sürekli üzerinde hissettiği için erkeğin tutsaklığından kendini kurtaramamakta ve hemen her şeye boyun eğmek zorunda kalmaktadır.
Arguvanlılar olarak kendi ölçeğimizde yapabileceklerimiz?
Toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın genel dayanışmamızda olumlu yada olumsuz çok önemli bir etkiye sahiptirler.Kadınlarımız diğer alanlarda olduğu gibi sosyal dayanışma alanlarında da önemli bir yer işgal etmezler.Bunda,ailenin dar sınırlarını aşamayan, tek kurtuluşu ailenin dar sınırları içinde gören ve dolayısıyla her şeyi buna feda edebilen sistemin sürekli enjekte ettiği bencil düşüncelerinin büyük payı olduğu kadar,onları bu ortamlara çekebilecek koşulları yaratmada her hangi bir çaba sarfetmeyen biz erkeklerinde büyük payı vardır.Kadınlar bu alana çekilmedikçe dayanışmamızın bir ayağı hep eksik kalacaktır.Yapmamız gereken,bir yandan ilerici,çağdaş,demokrat olmanın gereğini aile içindeki yaşantıya yansıtarak maddi ve manevi paylaşımın öznel ve nesnel koşullarını oluştururken, öte yandan kadınlarımızı sosyal yaşama çekebilecek koşulları yaratmanın uğraşını vermeliyiz.Bunun için:
1.Çalışan kadınlarımızın yaşamlarını rahatlatacak,çalışmayan kadınlarımızın iş yaşamına atılmalarını kolaylaştıracak kreş ve genel ev hizmetlerine dönük sosyal kurumlar ,
2.Çeşitli meslek edinmeye yönelik sosyal eğitim alanları,
3.Öncelikle emekli yada çalışmayan ev hanımlarının hem boş zamanlarını değerlendirecekleri ,hem de kendilerini geliştirebilecekleri genel kültür,spor,eğlence gibi çeşitli sosyal alanlar,
oluşturulmalıdır.
Bu sosyal alanların oluşturulması için;geçen yazımda ortaya koyduğum A.Ş kurma düşüncemi burada da tekrar ortaya koyacağım.Kurulacak böyle bir şirket yukarıda değindiğim sosyal hizmet alanlarını oluşturabilir.Bu,kendin pişir kendin ye,türünden bir çalışmadır.Bu oluşumun yaratılması sadece kadınlarımızı sosyalkültürel yaşama,kamusal alana daha rahat taşıma ve kaliteli bir hizmeti çok daha uygun şartlarda almamızı sağlamayacak,aynı zamanda bir çok insanımıza da iş olanağı yaratmış olacaktır.
EVET;
500 kişi 100 YTL. =50.000 YTL. Sermayeli bir şirket
1000 kişi 200 YTL. =200.000 YTL. Sermayeli bir şirket
Bir çoğumuz bu alanlarda yılda birkaç bin ödüyoruz.Bir yıl içinde ödediğimizin küçük bir miktarını vermemiz bile bu oluşumu gerçekleştirir.Eğer bizler buna gönül verirsek, bu yıl içinde en kötümser tahminle 500.000 YTL. Sermayeli bir A.Ş yaratabiliriz düşüncesindeyim. Ben çok mu iyimserim yoksa bu iş olmaz diyenler çok mu kötümser,bu konuda çaba sarf etmeden bir yargıya varamayız sanırım.Bundan en çok kadınlarımız yararlanacaktır. Benim eşim bu oluşumun destekçisidir.Diğer Arguvanlı hanımların haberi ola!
Bunu söylemekle belki denize taş atmış gibi olacağım,dolayısıyla tek başına biriki taş pek işe yaramayacak;ama,hep birlikte taş atarsak kendi ölçeğimizde bir dalga yaratırız. Bir laf vardır cobanin gönlü olduktan sonra tekeden süt cıkarir Gönlü olmayan koyundan bile süt çıkaramaz.
Son söz:
Kapitalizm, kadın sorununu çözmemiştir.Bugün,kapitalizmin en gelişkin olduğu ABD ve AB ülkelerinde yasal çerçevede bile kimi olumsuzluklar mevcuttur.Kaldı ki iş, yasayla da bitmiyor.Kadının tutsaklığı iktisadi ilişkilerle,özel mülkiyet ve sömürü ilişkileriyle başlamıştır.Ancak bu ilişkilerin ortadan kalkmasıyla kadın sorunu büsbütün ortadan kalkacaktır. Günümüz iktisadi ilişkileri kadın sorununu, kadın erkek arasındaki bir sorun olmaktan çıkarmış,tüm emekçilerin kapitalist sömürüden kurtulma sorunu haline getirmiştir. Kadın sorunu;kadının üzerindeki ekonomik baskı ortadan kaldırılmadıkça,ev işlerinin,çocuk bakımının kamusal yaşam alanlarına dönüştürülmedikçe varlığını hep koruyacaktır. Kapitalizmin varlığı ve hep daha fazla sömürü hırsı buna izin vermez.Sosyal devletin giderek tüm yaşam alanlarından ortadan kaldırılması tüm çalışan emekçiler açısından durumu daha da kötüleştirmektedir.
Sağlıcakla,dostça,sevgiyle kalın.Sevgiler,saygılar.