Yüreğim yüreğim
bin cefalar etsen almam üstüme
ben güzelim güzel severim
Nice güzellere eziyet edilirken,nice güzellere çileler çektirilirken ve katledilirken güzel olan derisi de yüzülse Nesimi gibi, asılsa da Pir Sultan gibi, kıyım kıyım doğransa da Şeyh Bedrettin gibi susuzluktan kavrulsa da ve mızrağa takılı başı küffe sokaklarında gezdirilse de Hüseyin gibi güzel olan güzel sevdasından vazgeçmez; "çirkin sevilir mi leyli leyli".
Bu ülkede nice aydınlara nice devrimcilere kıydılar;ama davaları zaman zaman azalsa da dünden bugüne hep artarak devam etti.Güzeller unutulunca ölür.Onların bizlerden tek isteği olabilir "VURULDUK EY HALKIM UNUTMA BİZİ!"
Bundan bir yıl önce bu ülkenin bir güzeline HRAND DİNK´e kıydılar. Cellatların korkularıdır zulüm ve kıyım. Korktukları için kıydılar Hrand Dink´e. Ya geçti mi korkuları şimdi? Daha da beter korkuyorlar şimdi Hrand Dink´ten! Cellatlar, biraz daha yaşatmak istiyorlarsa da çirkinliklerini gitgide daha fazla batağa saplanıp gömülüyorlar boğazına kadar bataklığa ve onların kurtuluşları yok artık; kurtuluşları bizim ellerimizde!
Bir yıl önceki yazımda,bu katliamın soruşturulması da daha önceki katliamların soruşturulmasında yaşanılan benzer bir akıbetin(sürecin) yaşanacağını belirtmiştim. Nitekim öyle oldu. Bir yıl geçmiş olmasına karşın dava sonuçlanmadı,gerçek suçlular ortaya çıkarılamadı ve olayda kusuru ihmali saptanan ve yine katili cinayet sonrası öven ve kahramanlar gibi karşılayan emniyet görevlileri hakkında hiçbir işlem yapılmadı, birçok deliller karartıldı yada saklandı. Açıktan açığa hukuk işletilmiyor,bu suça azmettiriciler korunuyor. Ve bunun içindir ki katiller cinayetlerini cesaretle sürdürebiliyorlar; Malatya´da Hiristiyan misyonerlere yönelik barbarca bir kıyım ve birçok yerde kilise papazlarına karşı öldürme, yaralama, şiddet tehdit olayları ve yine bir çok yerde Kürtlere yönelik saldırılar, linç girişimleri ülke içi ve sınır ötesi operasyonlar olağan hale getiriliyor ve tüm bunlar "vatan kurtarma" anlayışı olarak topluma yansıtılıyor. Bütün bunlar yaşanırken vatanın, beyaz saraylarda, küresel sermayenin lortlar kamarasında pazarlandığını da toplum biliyor mu?
Ülkede neo-liberal uygulamaların tüm yaşam alanlarımızı her geçen gün daha bir kıskaç içine alındığını da toplum biliyor mu?
"Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz" diyordu, Rakel Dink. Evet şiddeti yaratan sistem, düzen ,politika adına ne dersek diyelim sorgulanmadan bu tür ve benzer şiddetleri yaşayacağız.Bu zihniyet barışı ve kardeşliği değil şiddeti kutsayan bir topluluk yada toplum yaratmaktadır. Onun içindir ki okul çağındaki çocuklar kendi kanlarıyla bayrak yapıp bunu da gururla ortaya koyabiliyorlar. Bunu sorgulaması gereken kurumlar da bu durumu gururla anlatabiliyorlar ve "ne gençlik yaratmışız" diye de kendileriyle övünüyorlardır.
Egemenlerin şiddeti kutsaması kadar doğal bir şey yoktur; çünkü bu şiddet onların varolabilme nedenidir. Ancak toplumun bunu kutsaması yada durumu görmezlikten gelmesi asıl karanlık olan tablo budur. Şiddet, her yerde ve her zaman yoksullukla yani sömürüyle birlikte yürür. Toplum, işin bu boyutunu görmediği sürece hamaset nutuklarına kendini kaptırarak bir anda kendini şiddetin ortasında buluverir.
Yüreğim yüreğim
Bin cefalar çeksen de
Ben güzelim, güzel sevmeye devam edeceğim.
Sağlıcakla kalın.