AKP, kimi tahminlerin üzerinde bir oy alarak seçimi kazandı ve önümüzdeki dört yılı da AKP´nin "yola devam dediği" uygulamalarıyla geçireceğiz gibi.Seçim sonuçları üzerinde bu zamana kadar sağdan ve soldan çeşitli yorumlar yapıldı;özellikle de bu yorumlar AKP´nin yüksek oy alması üzerine odaklaştı.Biz de, önümüzdeki sürece ışık tutması açısından önemli bazı noktalara değinelim.
AKP´nin bu seçimleri kazanacağı ve tek başına iktidarını sürdüreceği beklenilen bir sonuçtur. Yüksek bir oyla seçimleri kazanması kimine göre sürpriz sayılsa da seçim süreci iyi irdelendiği zaman bu sonucun pekte sürpriz olmadığı görülür. Peki, AKP beklentileri de aşan bir oy oranına nasıl ulaştı?
Bu konuda birçok etkeni sayabiliriz,ama temel etkenlerden biri küresel sermaye ve bu güçle entegre olmuş Türkiyedeki işbirlikçi sermayenin AKP´ye sunduğu açık destektir.2002 seçimlerinde AKP´yi iktidar koltuğuna oturtan bu güç 2007 seçimlerinde de tercihini AKP den yana kullanmıştır.Bu güç küçümsenecek bir güç değildir; ellerindeki maddi manevi olanakları kullanarak seçmenlerin tercihini etkileyecek ve yönlendirecek her türlü oyunları deneyerek gerekli ortamı hazırlayabilmektedirler.Öyle ki, dünya da birçok örneği olan seçilmiş iktidarları bile çeşitli oyunlarla alaşağı ederek kendilerine koşulsuz bağlı işbirlikçilerini iktidar koltuğuna oturtabilmektedirler.Bundan dolayıdır ki, parlamento üyelerini halk seçse de burjuva parlamentoları gerçek bir halk egemenliğine dayanmaz ve seçimler sadece bir aldatmacadan ibarettir.Denile bilinir ki ABD, AB ve bunların finansörleri olan IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, üçüncü ülkelere yönelik uyguladığı sömürgeci politikalarından dolayı toplum çoğunluğunca sevilmemesine rağmen nasıl oluyor da bunlara hizmet eden bir partiyi destekleyebiliyorlar? İşte, işin püf noktası da bu.
Bir ülkede yaşayan insanların büyük çoğunluğu toplumsal olaylar karşısında genelde pasif konumdadırlar ve soyut kavramlarla değil somut güncel gelişmelerle ilgilidirler.Pek bir riske girmeme,o günün sorununu çözme,kendi konumunu ne pahasına olursa olsun koruma ve geleceğini olağanca garantiye almaya çalışma,güçlü olanın yanında durma gibi bir özelliğe sahiptirler. Bu kitleleri soyut kimi ideallere aktif olarak çekemezsin; ancak bunlar, içinde yaşadıkları toplumsal yapı çürümeye başlayıp kendi konumlarını kaybetmeye başladıkça, tüm umutların tüketilmeye başladığı zamanda başka alanlara yelken açmaya başlarlar.
Türkiyenin süreğen bir ekonomik ve siyasi krizinden dolayı mevcut siyasi iktidarların yıpranıp ikinci bir seçimde oy kaybetmesine karşın AKP�nin belli bir kesim dışında toplumu ve ülkeyi adım adım yoksullaştıran ekonomik uygulamalarına,tarımı tasfiye girişimlerine ,eğitim sağlık gibi temel sosyal kurumların içini boşaltan yaklaşımlarına,artan işsizliğe ve dış politikadaki tam teslimiyetçi tavırlarına rağmen oylarını artırmış olmasının altında yatan temel gerçek yukarıda açıklamaya çalıştığım sosyolojik olgudur.Beş yıllık AKP iktidarı döneminde her şeye rağmen görece sağlanmış olan ekonomik ve siyasi istikrar ve de sermaye kesimlerinin AKP iktidarına olan desteği toplumu yeni bir iktidar seçeneğinden alıkoymuştur. Kuşkusuz bu, tek başına seçimleri etkileyen bir durum değildir; diğer partilerin mevcut sistem içinde temel sorunları çözebilecek farklı politikaları ortaya koyamamaları ve Kürt kimliğine karşı açıktan milliyetçi ırkçı yaklaşımları �AKP�nin bu konuda toplumun gözünden kaçan daha sinsi bir milliyetçi ırkçı politika izlediğini de burada hatırlatalım- bu süreç içinde iktidar olanaklarının cömertçe kullanılması ,toplumun da ağırlıklı muhafazakar yapısı AKP�nin işini büsbütün kolaylaştırmıştır.Seçim öncesi,Can Dündar�ın �herkes AKP�ye çalışıyor� yorumunda belirttiği gibi bu seçimlerde hemen her şey AKP�nin lehine işlemiştir.
AKP�nin seçim zaferini ülkemizdeki sağdan ve soldan neo liberal aydınlar �demokrasinin zaferi� olarak yorumlar ve sevinçle karşılarlar. Bunun,ABD ve AB�nin ,tüm küresel sermaye güçlerinin ve yerli işbirlikçilerinin seçim zaferi olduğu açık;söz konusu demokrasiye gelince, bu egemenlerin ,Irak�ta ve Filistin�de görüldüğü üzere ,demokrasi sunumları da açık! Küresel güçlerin işbirlikçi iktidarları aracılığıyla demokrasi uygulamalarını düşünün.
Uluslar arası sermayeyle aynı çuvala girenlerin,ona bel bağlayanların başı dertten bir türlü kurtulmamıştır; çünkü bunlar verdiğinden çok hep almasını bilir ve dolayısıyla halka yoksulluktan başka bir şey veremezler.Ülke değerlerinin satışıyla giren döviz,düşük kur yüksek faiz politikasıyla çekilen sıcak para görece ekonomik istikrarı bir süre sağlayabilir ya ondan ötesi; gerilen fay hattı ve büyük depremlerdir.Bu durum, ülkemizde de bir çok dünya ülkesinde de yaşanmış gerçeklerdir.AKP istikrarını ve iktidarını da ancak işte o denizin bittiği yere kadar koruyabilir.
Yukarıda küresel sermayenin gücüne ve oynadığı role değinmiştik.Bu güç yenilmez bir güç değildir.Her şeye rağmen bu güç yenilir ve toplum üzerindeki oynadığı oyunlar boşa çıkarıla bilinir; geçmiş ve günümüz dünya tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur; Küba, Kuzey Kore,İran halklarının baş eğmez tutumu, Venezüella ve birçok Latin Amerika ve Güney Amerika ülkesinin karşı koyuşları,Filistin�de ,Irak�ta ve birçok Asya,Afrika ülkelerinde bitmeyen direniş hareketleri bunun canlı sıcak örnekleridir.Güçlü bir halk iradesinin oluşturulması küresel sermayenin tüm gücünü etkisizleştirir.Sorun,sermayeye karşı sınıf temelinde güçlü bir halk iradesinin örgütlendirilmesidir.
Sol kesim içinde halk arasında, CHP�nin beklenilen oyu alamaması ve AKP�nin almış olduğu yüksek oy şaşkınlık ve moral bozukluğu yaratmıştır.AKP�nin almış olduğu bu oyları abartmamak gerektiği inancındayım , çünkü bu oylar esasında DYP-DP ve ANAP�taki geleneksel sağ partilere verilen oylardır.AKP�nin din istismarcılığı ile diğer sağ partilerin din istismarcılığı arasında çok fazla bir fark yoktur;tek fark birinin türbanlı diğerinin türbansız olmasıdır.Öte yandan toplum, kendi kazanımlarını CHP�ye yada başka partilere bel bağlayarak değil,kendi öz örgütlü güçleriyle koruyabilirler.Dolayısıyla ne kendini geleneksel Cumhuriyet kazanımlarına endekslemiş CHP�nin istenilen oyu alamaması ne de Cumhuriyet kazanımlarını revize etmeye çalışan AKP�nin yüksek oy almasının çok fazla bir önemi yoktur.
CHP�nin seçimdeki başarısızlığı genelde Deniz Baykal�a fatura edilir.Bunda, D.Baykal�ın büyük payı olsa da asıl CHP�nin politikalarında ve parti yapısında aranmalıdır.Sosyal demokrat seçmen kesimi her seçimde olduğu gibi bu seçimde de adeta CHP�ye mahkummuş gibi alışık bir kısır döngüyü kıramamıştır;sosyal demokrat seçmen kitlesinin asıl hayal kırıklığı tam da bu noktada başlıyor. Yeni bir kısır döngünün ve hayal kırıklılığın yaşanmaması sol kadroların önünde duran temel sorunlardan biridir.Halka dayanan güçlü bir sol seçeneğin örgütlenmesi ve meydana çıkarılması bu kısır döngüyü de hayal kırıklığını da ortadan kaldıracağı inancındayım.
Bu seçimden çıkarılması gereken önemli bir sonuç ta, toplumun milliyetçi ırkçı söylemlere ve savaş kışkırtıcılığına fazla pirim vermemiş olmasıdır;MHP nezrinde etkili olmuştur o kadar. CHP�nin de MHP ile benzer düzlemde hareket etmesine rağmen CHP seçmenlerinin büyük çoğunluğunun bunu benimsemediğini burada vurgulamalıyız.
Her türlü engellemelere karşı DTP�lilerin ve bağımsız sol adayların meclise girmeleri önemli ve olumlu bir adım oluşturmuştur.Pek tabi ki, bunun önemi ve olumluluğu ortaya koyacakları etkili ve doğru çalışmalarıyla doğru orantılıdır.
AKP�li yeni dönem başlıyor.AKP ,geçmiş uygulamalarını daha da pervazsızca uygulamaya çalışacaktır.AKP�nin bu anti-demokratik ve anti-sosyal uygulamalarını etkisizleştirecek güç emekçi yoksul halkımızın örgütlü kararlı gücüyle muhalefetidir.Bu doğrultuda yüzleri halka dönük olan millet vekillerine de önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Sağlıcakla,dostça,sevgiyle kalın.Sevgiler,Saygılar.