BEKTAŞ KAYMAZ
Seher yeli sevdiğime dokunma
Dağılır yüzüne telleri küser
Çıkıp yollarına ona bakınma
Yeni kınalanmış elleri küser
Gafil değme yanakları solmasın
Uykudan uyanıp senden bilmesin
Gazel düşüp çiçekleri solmasın
Girme bahçesine gülleri küser
İzin almadıkça değme yüzüne
Sürmeler çekilmiş ela gözüne
Kusuru varsa gelme yüzüne
Melul melul söyler dilleri küser
Aşık Bektaş bu siteme dayanır
Yaylaları al çiçeğe boyanır
Sen yavaşça dokun sunam uyanır
Yeşil ördek yüzen gölleri küser
Diyen Aşık Bektaş Kaymaz, 1919 yılında Arguvan ilçesinin Eymir Köyünde doğdu.
Eymir Köyü Arguvan ilçesinin 10 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Kuzey doğusunda Akören (Akveren) Küyü, batısında Armutlu (Kuşu), kuzeyinde Kızık, güneyinde Çavuş ve Bozan Köyleri bulunmaktadır.
Adını Oğuzların Eymür boyundan almıştır. Kaşkarlı Mahmut’un listesinde
Eymür boyu 11. sırada yer alır. Eymür, Dağhan Oğullarındandır. Son derece iyi ve varlıklı anlamındadır.
Köy halkının anlatımına göre, 15.yüzyılda Eymir boyundan 4 çadırlık bir grup, günümüzde “Eymircik” olarak adlandırılan ve küçük bir tepenin üzerine yerleşmiştir. Bu ilk yerleşimciler, Arzuman- oğlu, Alhan-oğulları zamanla “Deherli” (Tahir-li) olarak anılmaya başlar. Emirhan oğulları da Emirhan-uşağı biçimine dönüşür.
Bu ilk gruptan sonra, köy çevresindeki Göze, Kuyucak, Enel Kolu adlı yerlerden Ayasan- uşağı, Yağbuşağı (Yakup uşağı), Bayram uşağı, Allahverdigil sülaleleri de Eymir Köyüne yerleşirler. Ayrıca Kars’tan Bayramuşağının bir kolunun geldiği de söylenmektedir.
Osmanlı eğemenliğinin başlangıcında Eymir Köyü 10 hane ve 3 mücerred den oluşan küçük bir köydür. 1520, 1530 ve 1547 yıllarında yapılan üç vergi yazımında bu sayı 34 hane ve 12 mücerrede ulaşmıştır. Yazıtta ki kayıtlara bakılacak olursa Eymir Köyünde hayvancılık önemli bir yer tutar. Buğday, arpa ve pamuğun yanı sıra bahçe tarımı ve 40 kovanlık arıcılık, halkın uğraşı alanlarındandır. Köye biçilen yıllık toplam vergi 3412 akçadır. Köy vergileri “mirliva hassı”dır, yani Malatya livalığı amirinin gelirleri arasındadır.
Eymir Köyünün geçmişine bakıldığında 66 köyün kendisine bağlandığını ve Nahiye statüsüne kavuştuğu görülmektedir. Nahiye olduğu dönemlerde Arzumanoğlu Mahmut Adıgüzel’in eski evinin yeri Hükümet Konağı, köyün 100 m. İlerisinde camii, 200 m. Doğusunda bir darağacının bulunduğu söylenir. Bu yerler bugün bile Camii yeri, Konak yeri ve Darağacı gibi isimlerle anılmaktadır. Keban ilçesinin tapu kayıtlarında da bu isimler geçmektedir. Ayrıca haftanın Pazar günleri bundan 25-30 yıl öncesine kadar köyde Pazar kurulmaktaydı. Tüm çevre köylerden gelirler ve ihtiyaçlarını karşılarlar ve mallarını pazarlarlardı.
Köyde yaşayanların nüfusu yıllara göre düşüş göstermektedir. 1980 yılı nüfus sayımına göre 539 kişi, 1990 yılı sayımında 347 kişi, 1997 yılı sayımında ki tespitte 286 kişi bulunmaktadır. Köyde en önemli göç nedeni arazinin yetersizliğidir. İşe girip geri dönmemeleri de bir etkendir.
Eymir Köyü eğitim konusunda geçmişte merkezi bir konumdaydı. Köyün okuma-yazma oranı %98´dir. Bugün 70-80 yaş grubunda bulunan çevre halkının eğitim yeri Eymir olmuştur.
Köydeki yaşlıların anlattıklarına göre ilk gelen kabileler Alhanoğulları, Arzumanoğulları ve Emirhanoğulları’dır. Aşık Bektaş Kaymaz, Arzumanoğulları kabilesindendir. Molla İsmail´in torunu ve Ali´nin oğludur.
Aşık Bektaş Kaymaz 7 yaşında okula başlar. Öğrenci iken mani ve şiir yazmaya başlar. Okulu bitirince kendi köyünden Aşık Hüseyin Bektaş ile tanışır. Onun gibi saz çalmaya ve türkü söylemeye heveslenir. Ancak Aşık Hüseyin Bektaş, 1953 yılında genç yaşlarındayken vefat eder.
Aşık Hüseyin, ona atını hediye eder. Aşık Hüseyin tarafından atının hediye edilmiş olması, Aşık Bektaş kaymaz´ı daha da kamçılar. Aşık Hüseyin´in oğlu Ali Askar´ın elinde 47 şiiri bulunmaktadır.
Kendine bir saz alarak çalıp söylemeye başlayan Aşık Bektaş Kaymaz,
Garip bülbül gibi ötme çalıda
Eğer har istersen güle gel güle
Pervaz vurup gök yüzünde dolaşan
Yeşil ördek isen göle gel göle
Arzumanım kirpiğinde kaşında
Elmas olam yüzüğünün kaşında
Menzil alam dersen aklı başında
Geze sarp yerlerde yola gel yola
demeye başlar. 1944 yılında Akçadağ Köy Enstitüsünün açmış olduğu Eğitmenlik kursuna katılmıştır. Kurs bittikten sonra 4 yıl Eğitmen olarak hizmet verir. Ancak Hekimhan ilçesinin Çarıkpınar Köyüne tayini çıkınca, aldığı ücretin yetersiz olması nedeni ile istifa eder. Kendi köyüne yerleşip kalan Aşık Bektaş Kaymaz, kendini şiir yazmaya ve türkü çalıp söylemeye adar.
1951 yılının bayram arifesinde Kızık Köyünden Hıdır Yılmaz (Eski Milletvekili, Mustafa Yılmaz´ın babası), Köyün çeşmesinde Hıdır Karakuş’un atmış olduğu kaza kurşunu ile vurulur. Bu olay halkın dimağında derin duygular uyandırır. Olay üzerine Aşık Bektaş Kaymaz kendi duygularını, yaktığı bir ağıtla dile getirir.
Aşağıda gelir omuz omuza
Çiğdem de karışmış güle nergize
Benden selam söyleyin o vefasıza
Kirve bayramınız mübarek olsun
Kirve bayramınız karalı geldi
Yorgun yorgun orak biçmeden
Köyün çeşmesinden bir su içmeden
Kanlara karıştım vakit geçmeden
Kirve bayramınız mübarek olsun
Kirve bayramınız karalı geldi
Çağıla yaslandım sigaram içem
Yağlı kurşun geldi nereye kaçam
Kanadım yoktur ki havaya uçam
Kirve bayramınız mübarek olsun
Kirve bayramınız karalı geldi
Aşık Bektaş Kaymaz, şiirlerini aşk, gurbet ve ayrılık üzerine daha da çok yoğunlaştırır. Adana Ceyhan ilçesinin Mercimek Köyündeyken, köyünü ve sevdiklerini özler. Özlemini tabiat tasviri ile yoğurduğu bir şiirinde,
Güleryüzlüm artıyor efkarım gamım
Yaylalara göçmemize ne kaldı
Gonca gül açılır yeşil dallarda
Bülbüllerin ötmesine ne kaldı
Mor nergis kayalarda saklanır
Mor menevşe deste deste koklanır
Gurbette kalanın yolu gözlenir
Çiğdemlerin bitmesine ne kaldı
Aşık Bektaş´ın kızı Yıldız, Kars´a gelin gider. Çok sevdiği kızının bu ayrılığı kendisini üzer ve duygulandırır. Ona telli turna ile selam yollanır ve duygularını yollar. Sözcüklerini inci gibi düzer, süsler ve nakışlar.
Telli turna karsa doğru gidersen
Götür selamımı söyle yavruya
Sakın uykudaysa uyarmıyasın
Zülfünü yüzüne savurmuyasın
Selamın var diye bağırmayasın
Götür selamımı söyle yavruya
Yavaşca söyle ki açsın yüzünü
İçerime koydu aşkın közünü
Anası yok kimler çeksin nazını
Götür selamımı söyle yavruya
Çevrede dürüst ve bilge kişiliği ile tanınan Aşık Bektaş Kaymaz, ayrılık üzerine yazdığı bir başka şiirinde,
Ben yolcuyum helallaşak sabahtan
Bu ayrılık devam eder bir zaman
Bir buse alayım o gül yanaktan
Bu ayrılık devam eder bir zaman
Gene dumanlandı dağların başı
Durmadan akıyor gözümün yaşı
Hatırdan çıkarma Aşık Bektaş´ı
Bu ayrılık devam eder bir zaman
Şairin yaşı her ne kadar nüfus kayıtlarında 1335 olarak geçmekte ise de (Miladi 1919) 1970 yılında grip hastalığına yakalanması üzerine yazdığı bir şiirinde 1913 doğumlu olduğunu vurgulamaktadır.
Yaşım elli yedi senemiz yetmiş
Gayri ecel kuşu geldiyse ötmüş
Yakasız gömleğim terzide çıkmış
Boynuma gömleği biçmik göründü
İlerlemiş yaşını hazmedemeyen Aşık Bektaş Kaymaz,
Kırat dizden düşmüş yola yürümez
Gönül yaylasının karı erimez
Aşık Kaymaz derki gönül farımız
Ne çare ki saçlarıma ak düştü
Ve de
Gelmez yola bir gün gider yollarım
Mektup gelmez arz olunmaz hallerim
Türlü türlü kalem söyler dillerim
Şu kara toprakta çürür de gider
Diyen Aşık Bektaş Kaymaz, 21.07 1978 yılında vefat eder.
47 şiiri oğlu Hüseyin Kaymaz tarafından kitaplaştırılmış olup, 50 şiiri Hekimhan Orta Okulunda Türkçe Öğretmeni tarafından alınıp geri iade edilmemiştir. Ayrıca çok sayıda şiiri kayıp olmuştur.
Zaman zaman manen bağlı bulunduğu Alevilik mezhebinin esasları onu idealizme götürmüştür.
Şu iki cihanın şemsi mahı
İmamlar serveri şahların şahı
Şu Aşık Bektaş´ın çoktur günahı
Düşkünüm elimden tut şahı merdan
Ve
Ehli Beyt´in ilk kurbanı Hürşehit
Dertlerimin başı İmam Hüseyin
Ve de
Kumlu çöllerine kurban olduğum
Kerbela şahını arzular gönül
Geleneksel halk şiirini öz Türkçe dizeleri ile özellikle 11 hece ölçüsü ile ustaca yazan Şair, zaman zaman acı gerçeklerini ve çevresindeki olumsuzlukları şiirleri ile dile getirmiştir.
Malatya Vali´si Ali Rıza Aydos tarafından köye afet evleri yaptırılır. Ancak köyün suyu akmamaktadır. Su sorunu üzerine Vali´ye yazdığı şikayetnamesinde,
Bize ev yaptırdı afet işleri
Beş senedir suyumuz yok Vali Bey
Çamur yoktur sıvamadık taşları
Beş senedir suyumuz yok Vali Bey
Değirmen sahibi su vermez imiş
YSE´ye gideriz karışmaz demiş
Öyleyse susuz köy kurulmaz imiş
Beş senedir suyumuz yok Vali Bey
Kadınlar yollarda çok sitil kırdı
Beş senedir suyumuz yok Vali Bey
….
Bozulan bazı değerler üzerine yazdığı bir şiirinde,
Sürü sürü yayılıyor keçiler
Ormanlar mahvoldu dağlar bozuldu
Ve
Herkes tutar yaramazı zalimi
Rüşvet zekat imiş bey de bozuldu
Aşık Bektaş Kaymaz, geleneksel şiirlerimizde olduğu gibi şiirlerinin son dörtlüğünde mahlazını kullanmıştır. Şiirlerinin bazılarında “Aşık Bektaş” bazılarında ise ‘Aşık Kaymaz’ mahlazını kullanmıştır. Yazımıza Şairin şiirlerinden oluşan birkaç dörtlük ile son vermek istiyoruz.
Aşık Bektaş der ki bu dert çekilmez
Zaman gelmeyince yaprak dökülmez
Çayın ortasında bostan ekilmez
Bir gün alır gider sel demedim mi
Aşık Kaymaz söyler sözün doğrusu
Gideni şaşırır yolun eğrisi
Senin balın olmaz eşek arısı
Kazana taş koyup aş edemezsin
İçtiğin bademiydi su muydu
Puştlu pezevenkli devrana kaldık
Resim: www.arguvanhaber.com
Yazı Kaynak: Halil Yazgan
www.radyoarguvan.com için hazırlanmış ve düzenlenmiştır…