Bu üç kavramın iyi anlaşılıp insanı felakete sürüklediği herkes tarafından az buçuk bilinir.Zaman zaman olumlu katkıları da kuşkusuz görülmüştür.Halkın Dehak’a olan kini ve nefreti, Kawa’nın öfkesin de çekicinden odaklanıp Dehak’ın kafasın da patladığında yada Sıpartaküsün köleliğe olan baş kaldırısın da güzel anlamlar içerdiğin de olumlu olsada, insani değerler bu kavramlardan daha çok insan ilişkilerinde yıpratıcı ve yıkıcı sonuçlar göze çarpar. Helede kişisel sorunların çözümünde bunlar baz alındığında.
Buradan yola çıkarak, küçükte olsa bu kavramların insanı nasıl esir aldığını hepimiz az buçuk yaşamışızdır. Bütün duygular gibi bunlar da insanın doğasın da var olan duygulardır.. Sevmek, özlemek, acımak, sevinmek, küsmek, korkmak ve kızmak v.s gibi.duygularımız nasıl ki varsa, kin, nefreti ve öfkeyi de içinde barındırır. Bu üç kavramı yok etmek mümkün olmandığı için, enazından mantığın ve aklın insiyatifin de tutmak gibi bir şansımızda yok değil. Bardağın dolu tarafından bakmak, kinin, nefretin ve öfkenin çokta gerekli olmadığını düşünmek olanaklı. Günlük yaşamda trafikte hata yapan birine kızmak yerine,onun bugün ki ruh halini irdelemek ve kıbarca nezaket kuraları içerisinde uyarmak, daha yararlı olacağı kanısındayım.
Çünkü zaman zaman hepimiz, bazı kuraları hiçe sayıp agresif davranışlar içinde oluruz. Sanayı toplumun da günümüze damgasını vuran stres, her alanda karşımıza çıkıp, olumuz davranmanızı kolaylaştırır. Kin, nefret ve öfke gibi olmsuz kavramlara zemin hazırlar. Bilimsel araştırmaların bize sunduğu değerlerden yolla çıkarak, çok daha güzel sonuçlar ellde edebiliriz.
Bunun en kolay yollu, insan kendisini başkasının yerine koyarak yapabilir. "Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" gibi basit kavramlardan bile olumlu çözümler geliştirebilir. Tabi ki bu olumsuzlukların üzerimden gelmenin en iyi yollu, eğitim ve bilimdir. Bilgi birikimi olan kişi, karşısındakini daha iyi anlama şansına sahip olduğu için,daha olumlu yöne kanaliz etme şansını kullanacaktır.
Bir gün arkadaşımın biri arabayı park ederken, bir başka sürücünün hareketini engeliyecek şekilde bırakıp buroya döner. Birazdan haraketi kısıtlanmış sürücü, oldukca öfkeli kaba davranışlar için de buroya geldiğini görür.Dışarı çıkıp öfke içinde gelen adamın ellinden tutup, "önce otur bir çay iç sonra kızarsın" der. Adam neye uğradığını anlamadan "bana kızma şansı bırakmadın ki" deyip çayını içer. Yeni bir dost kazanır. Aynı tavırla karşılık verseydi dostluğun yerine düşmanlık kazanacaktı.
İnsanın içinde ki olumsuz değerlerin bıraktığı izleri silmek pek kolay değildir. Helede bunların kin ve nefretle beslendiği sürece, öfkenin birgün kapıyı çalması zor omayacaktır. Suç olarak tanımlanan kavramların bir anlık öfkenin, ürünü olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Komşu komşuya, mahalle mahalleye ve kabileden kabileye başlayıp uluslar arası alana taşacaktır. İnsani değerlere sahip olmak, renk, ırk, din ve dil gözetmeden doğrulara sahip çıkmaktır asıl insanlık. Ne kadar çok kucaklıyabilirsen insanları,o kadar insansın. İnsanı sevmenin fazlada bir maliyeti yoktur. (Tüm değerlerin parayla ölçüldüğü bu toplumda)Kin, nefret ve öfkenin maliyeti maddi ve manevi anlamda hesaplamak sanırım kolay olmayacak. Çok değer verdiğim devrimci bir dostuma "basit bir kabileciliği içimden yıkarken zorlandım, sende durum nasıl" dedim. "Doğrusunu istersen ben bir türlü yıkamadım" dedi. Tabi ki olumsuzlukları bir kenara atmak öyle kolay değil.Yıllardır beyinlere işlenen bu kavramları, eğitim ve bilimsel kavramlarla besleyerek bir yerlere varabiliriz. Her gün kirlenen dünyamız da belki bazı değerleri hayata kazandırırız.
Durum böyle iken fazla zaman kaybı yaşanmadan, insani değerleri öne çıkarıp, kendi düşüncemize saygı beklediğimiz insanların da düşüncesine saygı duymak gerekli olduğuna inanan biri olarak, kinin yerine "sevgi" nefretin yerine "saygı" ve öfkenin yerine "hoşgörü" koyarak yaşamın güzelliklerini gökkuşağı rengin de paylaşmayı umuyorum. Sevgilerimle…
RIZA PARLAK
31.03.2008 /MERSİN