Zamanın en değerli iletişim aracı olan mektuplar, gelişen teknoloji karşısın da bugün çok az kullanılır durumdadır. Şiirlere, türkülere konu olan mektuplar, elektronik posta sayesinde can çekişir durumda. Nazım Hikmet bir şiirin de “…Halbuki ben /yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım Avrupa yolculuğumu./Mavi pulu Asya’da damgalanmış /bir tek mektup bile almadım…”derken mektupların anlamını hatırlatıyor.
Daha önceleri klasik mektuplar vardı halk arasında.”Satırlarıma başlamadan selam eder büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. Sende bizi soracak olursan, hamdolsun canımız sağdır, burada havadis soracak olursan yaramaz bir havadis yoktur. Tek kederimiz varsa oda sizsiniz” deyip devam ederdi. Mehmet Güler amca ”köye gelen mektupların çoğunu ben okurdum, neredeyse hepsini ezbere biliyordum” derken haklıydı. O zamanlar postacılık sevilerek yapılan bir meslekti. Ünlü yazar Muzaffer İzgi’ye bir röportajın da “hangi meslekten olmak istersin?” diye sordukların da “postacı” demişti “neden postacı?” dediklerin de “mektupları verirken insanların yüzündeki aydınlığı ve gözündeki sevinç ışığını görmek için” diye yanıtlamıştı. Şimdi artık kredi kartı borcu, telefon faturası, icra ve haciz derken değil postacı olmak, postacıyı görmek bile istemeyenlerin sayısı her gün biraz daha artıyor.
Bir Arguvan türküsün de “Kapısının önü direk /Suyu da nerden indirek./Yağdı yağmur yol kapandı,/haberi kimnen gönderek.” Derken, o günkü koşularda haberleşmenin ne kadar zor ve anlamlı olduğunu anlatır. Hele de asker mektuplarının ayrı bir yeri ve önemi vardı. Bir çok insan ilk gurbetliği askerde tanıdığı için,özlemler,ayrılıklar,sevdalar yüreklerde büyük izler bırakırdı. Bizim köyde Bellikler de oğlu askere giden Sultan Yengenin aklı (köyde Boze Yenge derlerdi) oğlu Genç Ali’den gelecek mektuptadır.Genç Ali ise bu konuda tembel,mektup yazmayı sevmez,sevmediği gibi annesinin beklentisini ciddiye almaz.Boze Yenge gözü yollarda mektup bekler.Derken sayılı gün gelir geçer.Genç Ali’nin teskere alıp köye geleceğini duyan kadınlar “Boze hala gözün aydın Genç Ali askerden geliyormuş” derler. Beklediği mektup gelmeyen Boze Yenge “Ali gele ki neydim mektubu gelmedi” deyip beklentisini hatırlatır.
Postacı şiirin de Nazı Hikmet postacı olmak istediğini hatırlatır. ”…İnsanın,dünyanın,yurdun haberlerini, / Ağacın,kuşun,kurdun haberlerini, /Seher vakti /yahut / gecenin ortasında / taşırdım insanlara yüreğimin çantasında. / Şairlik ettim /bir çeşit postacılık yani, / Çocukken postacı olmak isterdim yani, / şairlik filan yolluyla değil ama,/ basbayağı sahici postacı…/” der. Mektupların geldiği yerlere göre duygu derinliği ve anlamları daha da derinlik kazanır.Tel örgüleri aşıp gelen üzerinde “”GÖRÜLMÜŞTÜR ”yazısı olan mektupları vardır. Alanlar ve yazanlar iyi bilir.Aşağıda sizinle paylaşmak istediğim bu güzelliği sözü mektuba bırakarak saygılar sunuyorum.
“Değerli Rıza Abi
Mektubunu aldık bunun için çok sevindik. Nasılsın iyisin?iyi olmanı Cenabı Allah’tan dilerim. (bütün kalbimizle) Bizi soracak olursan hamdolsun biz çok iyiyiz. Ailem ve kendim adıma geçmiş bayramını kutlar ve mutlu sevinçli günler dilerim. Doyasıya gülmeni canı gönülden isterim. Sen halen içimizde bizimle berabersin bunu unutma. Bak şair ne diyor “Dünya / şimdi uzay çağında / yarı Merih / Öbür gün bilmem ne olacak / Aya varıldı / İnsanlar uçacak / yıldızdan yıldıza/ve Rıza ağabeysen/demir kazıklarla yüreğimize çakıldınız gibi/yine eski yerindesin…”
Görüşmediğimiz bu iki sene senden bir çok şey alıp götürmüştür. Bunun yerine bazı şeyleri de beraberinde getirmiştir.Bunları en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyoruz. Mehmet Ali Kirve’den duyduğuma göre duruşma senin lehineymiş,buna çok sevindim.
Abi özgürlük dediğimiz yo özgürlük değil… Özgürlük dışarıda falan olmak değil aslında… Asıl insanın kafasında ki ve yüreğindeki sınırları kırması gerekiyor. Özgürlük toplum açısında demokrasidir. Birey açısında sevgiyle özdeşleşmesidir. ”Sevmeyi bilmeden özgür olamazsınız “ der yazar. Çok doğru söylüyor. Gel seninle arayış, umut desek, fakat bu arayışı bu umudu,mutluluğu hepimiz tatmak onu içimizde gönlümüzün ta derinliklerinde duymak istiyoruz.Bu dediklerimin gerçekleşmesini bekliyoruz.Yaşam denince şiirsizde olmuyor hani. Bak şair ne demiş bir dinle ki.
“Ben yaşıyorken sizde vardınız yanımda
Sarışın kız,esmer kadın sizde vardınız
Siz ilkokuldaydınız,siz bakkaldınız
Siz işçiyiydiniz sol yanımda
Ben yaşarken sizde vardınız yanımda
Kavgadaydınız sıkılmış yumruklarınızla
Hızlı yürüyen gençliktiniz sokaklarda
Bir de siz vardınız bir de
Sokakta rüzgardınız
Biz yaşarken siz de vardınız yanımda
Yollumdaki ulu çınar,ince kavak
Siz de başaktınız,siz de tohum
Siz de vardınız,siz de yanım da
İyi hatırlıyorum…
(sende daima bizimlesin)
Belki beni tam hatırlayamadınız. Ama ben sizi çok iyi hatırlıyorum,Ben kirvemin büyük kızıyım. Biraz anımsadın herhalde. Mektubuma son verirken selam ve saygılarımı sunar ve mutlu bir yaşam dileğiyle diyorum. Amaçlarınızı gerçekleşmesini en içten duygularımla katılıyorum.
ELİF ADIGÜZEL
Not:Mektupta tarih yazı değil,fakat zarfın üzerinde 02.06.1988 tarihli damga var.