KAZIM EROĞLU “ARGUVAN BİR DEMET KIR ÇİÇEĞİDİR”
Röportaj-Söyleşi: KADİR İNCESU
Kazım Eroğlu 185 sayfalık “Aydınlığa Dönük Yüzler – Arguvan Destanı” adlı şiir kitabında Arguvan’ı anlatmış… Doğasını, insanını, yaşamını… Ama çile dolu yaşamını, ille de yaşamı zorlaştıran sıkıntılarını…
Kitaba geçmeden önce Arguvan’ı bilmeyenler için anlatmak gerekir:1560’lı yıllarda adı “Arguvan” olarak söylenirken, daha sonraları “Tahir” adıyla bucak olmuş ve Arapgir’e, sonra da ilçe olarak Diyarbakır iline bağlı kalmıştır. 1873 yılında tekrar “Tahir” adıyla Keban’a bağlı bucak haline getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Malatya’ya bağlanan Arguvan, Tahir bucağı merkez olmak üzere 1 Nisan 1954 tarihinde Malatya iline bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Yoncalı adlı bir bucağı, 46 köyü ve 73 mezrası bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak tarımla uğraşıyorlar. Suyun azlığı nedeniyle istedikleri verimi alamadıkları için gurbet yollarına düşmüşler. Ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir ve Almanya’da sıklıkla rastlayabilirsiniz Arguvanlılara…
Kazım Eroğlu’nun “Aydınlığa Dönük Yüzler – Arguvan Destanı”nı birkaç cümleyle anlatmak o kadar zor ki.
Kitabı okumak gerek…
Sonra bir daha…
Bir daha…
Ve sonrada düşünmek gerek…
Hem de uzun uzun…
Kulak verme zamanıdır Kazım Eroğlu’na:
“Arguvan yalnız bir çarşı
Sorarsan derdimi arzuhalci?
Ah aman aman
Ah aman aman
Şu ahlarımı amanlarımı toplasam toplasam
Yüklesem Göldağı’na Beydağı’na
Dağlar çekmez yükümü, çığırır
Atsam atsam Fırat’a
Donup kalır da Fırat
Bağır
Bağır
Bağır
Angara sağır!”
“Makineleştikçe değiştik” diyor Eroğlu…
Yaşamın kolaylaşmasından söz ediyor, ama sadece bir şeyin değişmediğinin de altını çiziyor: Yoksulluğun…
“Değişti
Değişti
Ama işte değişmedi
Köylünün yoksulluğu
Ve de açlığı toprağın”
Arguvan deyince herkesin aklına tabii ki türküleri gelir… Dinlemeyen, dinleyince etkilenmeyen var mıdır? 5 yıldır yapılan türkü festivaliyle milyonlara ulaşıyor Arguvan Türküleri artık…
Kazım Eroğlu’nun yüreğinden türkülerimiz için bakın hangi dizeler düşmüş kitabının sayfalarına:
“türkü diyarıdır Arguvan türkü
Ya dost ya dost
Bir kırık
Bir uzun
Bir deyiş
Aşk şarabın içmiş
Der ki bu can kerem gibi sevdalara yanmalı
Der ki bu can yunus gibi deryalar dalmalı
Der ki
Hey baba hey can
Pirim pir sultan
‘münkire kılıç çalmalı’”
Kazım Eroğlu’ndan bir selamda Arguvanlı kadınlara…
“Elleri makinedir haçça kadının
Elleri değirmendir haçça kadının
Elleri ateştir
Sudur
Topraktır
Rüzğardır
Haçça kadın
Haçça kadın
Ellerin dert görmesin haçça kadın”
Arguvan’da sadece kadınlar değil küçücük çocuklar bile bir işin ucundan tutmak için çırpınıyorlar.
Onlar da farkındalar daha o yaşlarında, yaşamın ne kadar zor olduğunun…
Çocukların, yaşam koşullarını iyileştirmek için tek seçenekleri var: Okumak…
Günümüz şartlarında ne kadar mümkün olabilir ki üniversite bitirip, iyi bir iş sahibi olabilmek…
Hadi lise bitti diyelim…
Dershaneye gitmeden, binlerce lira akıtmadan üniversite kazanılır mı hiç?
Hadi üniversiteyi de kazandı diyelim…
Daha önce sadece filmlerde gördüğü büyük kentlerde okumak ne kadar kolay olabilir ki?
Çiftçilik yaparak çoluğunu çocuğunu zorlukla doyururken, nasıl okutacaksın mucizevi bir şekilde üniversiteyi kazanan çocuğunu?
Yine Kazım Eroğlu’nun dizelerine kulak verme zamanı:
“Okuturum seni oğlum okuturum
Okuturum seni kızım okuturum
Kanadım kırık kızım kanadın kırık
Yastığımı yorganımı satarım
Pılımı pırtımı satarım
Unumu bulgurumu satarım
Satarım varımı yoğumu
Satarım da okuturum seni
Oku oğlum oku
Oku kızım oku”
Dünya Şairi Nâzım’a da sahip çıkıyor Arguvanlılar…
Nâzım’ın “Vasiyet”ini yerine getirmeyi çok istiyorlar.
“Moskova’dan Nâzım’ı isteriz
Ulu bir çınar hazırladık yanı başına
Haberi ola”
Daha neler anlatmamış ki dizelerinde Kazım Eroğlu…
Hepsini buraya almak mümkün değil…
Kitaplığınızda bulunsun mutlaka “Aydınlığa Dönük Yüzler – Arguvan Destanı”
Özlediğinizde doğduğunuz toprakları, okuyun birkaç sayfa, emin olun iyi gelecektir…
Kazım Eroğlu’ndaki “umut”u çoğaltma zamanıdır artık…
“Güzel de biziz yiğit de biz
Açıp gül gül
Açıp çiçek çiçek
Renk renk
Desen desen
Getireceğiz baharı birlikte
Getireceğiz, şu güzel memlekete!”
Kazım Eroğlu ile “Aydınlığa Dönük Yüzler – Arguvan Destanı” üzerine söyleştik…
Arguvanlıları neden “Aydınlığa dönük yüzler” olarak tanımlıyorsunuz?
Arguvan insanı her şeyden önce feodal ve kapitalist sömürü boyunduruğu altında hep yoksulluğu yaşamıştır. Kimi zaman sılasından ayrı kalmış, bu ayrılığın derin acısını duymuştur. Bunun yanında Alevi ve Kürt kimliğiyle egemenlerin, siyasi iktidarların kültürel, siyasal baskılarına maruz kalmış, itilmiş, horlanmış, asimilasyon politikalarına tabi tutularak özgürce yaşamaları engellenmiştir. Dünden bugüne tüm bu koşulların acısını sıkıntılarını yaşayan Arguvan insanı, özgürce bir yaşam isteğiyle, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya isteğiyle, sevginin, dostluğun, kardeşliğin egemen olduğu bir ülke istemiyle yönünü hep aydınlığa çevirmiştir. Ve her dönemin ilerici, çağdaş, devrimci çıkışlarına gönül ve destek vermiştir. Bu da yukarıdaki tanımlamamı getirmiştir.
Son 50 yılda Arguvan ve yöresinde büyük değişimler yaşandığını, bütün bu değişimlere rağmen yöre insanının fakirliğinin devam ettiğini söylüyorsunuz…
Bu durumun nedenleri konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Hayvan ve insan gücünün yerini makinenin alması, kırsal kesimlerde köklü değişimlere yol açmıştır. Bu değişim öncelikle de üretim artışında görülür. Ancak, bu üretim artışı küçük üretici yoksul köylünün yaşamında mutlak olarak bir iyileşmeye yol açmaz; çünkü yeni koşulların yarattığı yeni sorunlar bu ürün fazlasını fazlasıyla emer; başka deyişle pazara egemen olan kapitalistler gerek tarım ürün fiyatlarını gerekse tarımsal girdi fiyatlarını istediği gibi yönlendirerek küçük üreticilerin büyümelerini engeller. Tüm kırsal kesimlerde bu durum yaşanır. Arguvan gibi yörelerin bir şansızlığı da –daha doğrusu devletin ihmalkârlığı-modern tarım işletmeciliğini yapabilecek sulama altyapısından mahrum bırakılmasıdır. Devletin, siyasi iktidarların ayrımcı, tereddütlü yaklaşımını tüm hizmet alanlarında Arguvan insanı görmüş ve hissetmiştir. Gerekli hizmeti ve desteği alamayan Arguvan köylüsü, yoksulluktan dün olduğu gibi bugün de başını kaldıramamıştır.
Kitabınızı okuyanlar Arguvan’la ilgili neler öğrenecek?
Kitapta, kimi tarihsel olgularla birlikte dört mevsim Arguvan insanının yaşamına değinmeye çalıştım. Onların üretim faaliyetlerini, duygularını, kederlerini, sevinçlerini, umutlarını, türkülerini ve dünyaya bakış açılarını ele aldım. Kadınlarımızın ve çocuklarımızın yaşamlarına özel olarak yer açtım. Yöremizin nüfus olarak çoğunluğunu teşkil eden ve bugün bile özellikle inançları hakkında pek fazla şey bilinmeyen ya da yalan yanlış bilgilerle anılan Alevilerin yaşam felsefesine, inançlarına değindim. Arguvan’ın coğrafi koşullarına, insanların hayat şartlarına ve bu insanların tarihi geçmişlerine değindim. Ve bir de son derece önemsediğim birçok halk ozanlarımıza kısa seslenişleriyle yer açmaya çalıştım. Kısacası birçok kültürel boyutuyla Arguvan’ı dillendirmeye çalıştım.
Bugüne kadar Arguvan’ı hiç görmemiş birisine nasıl anlatırsınız?
Arguvan; Alevi, Sünni, Türk, Kürt iç içe geçmiş dört rengiyle susuz toprağın bağrında, dağ eteklerinde yeşermiş, var olmanın mücadelesini veren bir demet kır çiçeğidir. Arguvan; sevgidir, aşktır, dostluktur, barıştır. Arguvan, ‘can’dır.
Arguvan’ı Arguvan yapan özellikler nelerdir?
Arguvan’ı Arguvan yapan en büyük özellik, bence, tüm egemenlerin onca baskısına, zulmüne, şantajına karşın düşüncesinden ödün vermemesi, yüzünü aydınlıktan çevirmemesidir. Bir anlamda “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” deyişinin hep hayat bulmasıdır. Diğer bir yön, kimi kültürel farklılıklarına karşın, birbirinin haklarına saygı göstererek barış içinde kardeşçe bir arada yaşamaları. Ve Arguvan’ın türküleri de ayrı bir tat ayrı bir güzelliktir tabii k…
Yıllardır sürüncemede kalan bir konu da Yoncalı Barajı… Ne olacak bu barajın sonu?
Yaşım elliyi aştı. Ben kendimi bildim bileli bu konuşulmaktadır. Son dört yıldır hiçbir ödenek ayrılmadı. Sizin sorunuzu ben devlete soruyorum; “…devlet baba/ nerde kaldı yoncalı/ n’oldu yoncalıya/ oğullarım asker oldu/ kızlarım gelin/ torun sahibi oldum da ben/ yoncalıyı bitirmedin”. Devlet baba Arguvan’ı Kerbela’ya çevirmeden.”devlet baba/ ben aç/ toprak aç/ işte orada fırat/ işte orada karakaya/ işte orada yoncalı/ bir yudum su damlat/ bir yudum su/ olmadan bu diyar/ kerbela!” diye bağırmaya başladım, benim sesimi duymaz, ama tüm Arguvanlıların sesini duyar belki…
Arguvan nasıl kalkınır? Neler yapmalı?
Tarım ve hayvancılığa dayalı Arguvan’ın küçük üretici köylü niteliği ile kalkınabilmesinin iki temel koşulu vardır: Birincisi devletin desteği, ikincisi köylülerimizin üretici birlikler çerçevesinde örgütlenmeleridir. Tabiki sulu tarıma geçilmesi hayati önem arz etmektedir.
Küçük üreticilerin dünya piyasasında tekellerle tek başlarına rekabet etme şansları hiç yoktur. Uzun süreden beri de tarım politikaları, küçük üretici köylülüğü tasfiyeye dönük olarak yürütülmektedir. Bunların en azından ayakta kalabilmeleri örgütlü biçimde hareket etmelerine bağlıdır. Bu Arguvan’da yapılabilir. Vakfımız ve derneklerimiz buna öncülük edebilirler.
Arguvan deyince, türküleri unutmamak gerekir. Arguvan türkülerinin sırrı nedir?
Türküler kaynağını yaşamdan alır. Arguvan insanı kendi yaşamını türkülere dökmüştür. Bu türküler halk tarafından beğeniyle, büyük bir keyifle dinlenir. Türkülerimiz, Arguvan insanı ile Anadolu’nun ezilmiş diğer yoksul insanlarını buluşturmuştur. Bu da, Arguvan türkülerinin evrensel boyutunu bizlere işaret eder.