Tarih bazı keşmekeşlere kaynak olup sürüklenip gider oldu, yani, koskocaman 70 Milyonu aşan nüfusla bir Türkiye de, “Anayasa da değişiklik yapacağım deyip tek başına işe soyunmak pekte demokratik olmasa gerek. Onun önünü kesmeye çalışan muhalifler tam kadro iş başındalar.
İktidarın 12 Eylül Faşist Cunta Anayasasını değiştiriyoruz, deyip “tüm muhalefeti karşısına alıp yola koyulması düşündürücü olmaktan öteye, taslağın ne getirip götüreceği muhalefet partiler tarafından anlaşılmış olacak ki, konuya hayır dedirtmek için tüm güçleriyle çalışmaktalar. Bizim görüşümüz, anayasalar” ülke genelinde ,”konuda uzmanlaşmış demokrat birileriyle, tüm sivil toplum örgütlerinin de görüşleri alınarak hazırlanıp ortak bir taslak halinde halka sunulması gerekirdi diye düşünüyoruz. Ancak, bunun böyle olmadığı muhalifler tarafından hep şikayet konusu oldu.
Öncelikli olarak, demokrasilerde, iktidarların gelip gidici olduğu akıllardan uzak olmasa gerek,
hele de konu “Anayasa olunca, hazırlıkları uzlaşma yoluyla tartışmaya açmadan, ben yaparım, halk beni destekler, ben bu değişikliği kabul ettiririm” kabadayılığıyla” O Taslak evet oyu alsa bile, pek uzun ömürlü olur diye düşünemiyoruz. Muhalefetin en çok da üzerinde durduğu “bu değişiklikle” yargının “bu gün ve de gelecekte” siyasi bir iktidarın güdümünde yönlendirileceği kaygısı var.Öyleyken; yargısı tam bağımsız olmayan “çok partili bir ülkede, demokrasiden söz etmek kesinlikle düşünülemez.Çok parti “gelişmiş ya da, gelişmekte olan ülkelerde” sınıfları temsil etmek için vardır.
12 Eylül “şunu bunu yaptı, biz onların anayasasını değiştireceğiz” gibi çıkışlar bir uzlaşmayı da beraberinde düşünmüş olmalıydı.
Faşist 12 Eylül darbesi 80 bin gencimizi “kısmen astı, nicelerini zindanlarda işkenceden geçirip sakat etti. Her demokrat ve aydın, o barbarlığı af edilmez insanlık suçudur, deyip şiddetle de hep kınamıştır, o anayasa tümden değiştirilmiş olsa bile, o dönemin sorumlularını tarih af etmeyecektir.
Bu gün bu değiştirilmesi istenen “26 Maddeye evet diyeceklere de bir sorumuz olacak?
“Peki zamanında, “o anayasaya %90 üzerinde evet diyenler kimlerdi?
Unutulmadı, 12 EYLÜL 1980 faşist cuntanın halka dayattığı “anayasa, oylanmadan Federal Almanya Demokratik İşçi Örgütlerinin önünü çektiği “50 bin demokrat FIRANKURT´da buluşup “hayır demiştik. O nedenle sorgulanmıştık bile. Peki bizleri 12 Eylül”e karşıdır” deyip konsolosluklara ihbar edenler de kimlerdi?
Zamanın Baş Konsoloslarından hayatta olanlar, o Anayasa´ya hayır diyenler hakkında nasıl ve kimlerden ihbar aldıklarını ve huzura çağırıp sorguladıkları “asıl karşı olanları, hatırlarlar.
Şimdiyse, amaç çağdaş “insanı önce insan kabul eden, hukukun bağımsız ve devletin bireye karşı sorumluluğunu esas alan bir anayasa, iktidar muhalefet ve tüm sivil toplum örgütlerinin görüşleri masaya konarak, uzlaşma ile hazırlanmalıydı diye düşünüyoruz.
Tek başına bir partinin tabanda gücü ne olursa olsun, hele de konu “Anayasa olunca” toplumun her kesimini bağladığı gibi, mutabakatın şart olduğu tartışılmamalıdır görüşündeyiz.
Dayatmacılar, günümüz insanlarının çoğunu karşısında bulabilir. Demokrasi bir uzlaşma rejimi değil midir? Demogoji yapıp “muhalefet bundan kaçıyor” lafları inandırıcı olmak yerine, olsa olsa bir kandırmaca olur. Çünkü 12 Eylülle en çok da rahatsız edilen taraftan değişikliklere hayır denmesi bekleniyor.
Öyleyken; “iş içinde işler mi var” diyen çoğunluk oylarının rengini çoktandır belli etmiş olmalıdır diye düşünüyoruz.
Saygılarımla.