İsaköyü Beylerinin köye yerleştiğinde ‘Güvercinlik Mezrası’ adı ile bilinen ve 1520 tahrir kayıtlarında İsaköyü’ne bağlı iki mezradan birisidir. Adı geçen çiftliğin yakın tarihteki sahibi bir bey vardı, 1953 vefat eden misafir severliğiyle günümüzde de adı konuşulan
‘Sadık Bey’
Niçin bahsediyorum ki, ‘Bu Bey’den ve çiftliğinden? Bu günlerde ‘soy’la kök’le ilgili güncelleşen hatta mahkemelik de olan bir suçlama ve ‘ciddi’ inadına bir savunma olayı var…
Sadık Bey’in benim de bildiğim çiftliğinde çokça da koyun beslerlerdi ve yazın da ‘Sarı çiçeğe yaylaya çıkarlardı. O dönemde Parçikanlı ‘çok samimi oldukları dostlarıyla birlikte çıkar inerlerdi o yaylalara. Parçikanlılar kış aylarında da, yayladan indiklerinde o çiftlikte birlikte kışlarlardı, İsaköyü lülere ait bahçe evlerinde tutar kışı da orada Sadık Bey lerle birlikte geçirirlerdi.
Parçikanlı dostlar, ‘Sünni Müslümanlardır’ bilindiği gibi. Güvercinlik ve etraf köylerde cami olmadığı için Cuma’yı kılmaya bazı yaşlılar Parçikan’a giderlermiş. Yaya o ara en az 20 Km var. ‘İsim mevzu etmeyelim. İçlerinden birisi adama şöyle söyler.
Sen kızılbaş’larla kalıyorsun, yaylaya birlikte gidip geliyorsun ve kışı da bir arada geçiriyorsunuz, sen artık kızıl baş oldun demiş. Bu söz adamın ağrına gider, çiftliğe döndüğünde gelir ve Sadık Beyin konağın duvara yaslanıp başlar ağlamaya. Sadık Bey dışarı çıktığında görür ki adam duvara yaslanmış hıçkıra hıçkıra ağlıyor. ‘Ne var niçin ağlıyorsun oğlum deyip sormuş?
Adamcağız anlatmış: Bey baba, bana dediler ki sen kızıl başlarla kalıyorsun, yaz kış bir aradasınız, artık sen kızıl baş sayılırsın dediler, zoruma gitti bu ağır laf, Bey Baba…
Sadık Bey dönüyor adama. ‘Ulan onu kim demişse halt etmiş, Sen ‘Yezit oğlu yezitsin, yezit oğlu yezitsin…
Umarım kimse üzerine alıp da yanlışa yorumlamaz, ne demek istediğimin anlaşılacağını umuyorum… Aklı köreltilmiş birisine şaka karışık ‘1940’ da bir yanıttır bu. Sadık Bey Alevi idi, öyleyken; o tarihlerde hem karısı hem de gelini Parçikanlı sünni idi, bir gelini de Ermeni idi,
öyleyken, çoluk çocuğa ve torunlara karışan bu ailede o renklilikle ilgili bir sorun yaşandığı duyulup işitilmemiştir bile.
Bence; Dünya insanlarının, ‘Dini, Dili, Milliyeti, Cinsiyeti, Rengi inkar edilemez. Bu gibi konular gündeme geldiğinde hep ‘Önce İnsan İnsandır’ deyip yazmışımdır.
Benzer bir tartışmanın mahkemelik bile olduğu şu günlerde, Sadık Bey’in o şaka karışık bu sözü ya ‘ağlatır ya da güldürür’ diye koydum buraya…
Tekrar ediyorum; ‘İnsan Önce Tümden İnsandır’. İnsan yaratıldığında sade insan olarak yaratılmıştır. Bir kişinin soyu ve kökeni nereden gelirse gelsin, asıl insana ‘daha çok yakışan’ kişinin kişiliğinde görülebilen ‘erdemliliktir’ diye düşünüyorum…
Saygılarımla