Bugün önemli süregelen tarihi acı olaylardan birisinin görüşülüp tartışıldığı ve anıldığı günle yüz yüze gelindi. Haz.Muhammedin torunu Haz. Alinin oğlu Haz. Hüseynin onurlu duruşunun kendisi ve ailesinin hayatına mal olma olayı, KERBELA. Buraya nasıl gelindi onu kısa da olsa üç bölümde anlatmaya çalışacağım.
O günün Emevi ve Abbasiler tarafından makam ve menfaat pahasına işledikleri insanlık suçundan asırlar sora da olsa, adlarına okunan lanet, aynı zihniyeti devam ettiren insan düşmanlarına da okunacaktır. Ta ki arkaları gelinceye dek.
İslam tarihinin hangi sayfasını açarsak açalım, aynı soydan gelen Haşimiler ile Emeviler in rekabet ve düşmanlıklarına tanık oluruz.
Bu durumun Haz. Muhammed öncesi temelleri olduğu gibi, Haz. Muhammed peygamberliğini ilan ettikten sonra da devam ettiğini görürüz.
İslam tarihinde dinsel düşmanlıklar olarak görünen yanının ötesinde, sosyal ve ekonomik nedenlerde var.
Haz. Muhammed babasının ölümünden sonra amcası Ebü Talibin yanında büyümüştür.
Haşimilerin Mekke reisi Abudülmütalipden sonra , Mekke reisi olan Abu Talip Haz Alinin Babası Haz. Muhammed inde amcası olur.
Ebu Talibin babası zengindi, amma kendisi babası kadar zengin değildi, fakat onun gibi cesur sevilip sayılan bir önderdi.
Ebu Süfyan Ümeyyenin torunu ve Harbin oğludur. Harb le Abudülmütalip arasında süren düşmanlık Ebu Süfyan ve Ebu Talip arasında da devam eder.
Ebu Talip ölünce Haz. Muhammed Haşimilerin reisi olur.
Emevilerin reisi ise Abu Süfyan dı. Haşimiler ve Emeviler arasındaki bu düşmanlık islamiyetin yayılışı sürecinde de devam eder.
Haz. Muhammed peygamberim deyip İslamiyet i yaymaya çalışması sırasında, önündeki büyük engellerden birisi de Emeviler olmuştur.
Müslümanlar hendek savaşından sonra güçlenip Mekkeyi elde edince, Abü Süfyan tabiri caiz se kılıç zoruyle Müslüman olur.
Ebu Süfyan sonraki dönemlerde, Haz.Ali ile hilafet meselesinde Haz. Ali ve onun yakınlarına düşmanlık güden Muaviye nin babasıdır.
Ebu Süfyannın eşi Hinde de Haşimilerin ve ilk Müslümanların azılı düşmanlarındandır.
Hinde, Uhut Savaşında, İslamiyet için savaşan ve Haz. Muhammedin amcası Haz. Hamza bu savaşta şehit edildiğinde ciğerlerini yiyen kadın olarak bilinir.
Ebu Süfyannın amca oğlu Hakem bin Ebul As da İslam düşmanlarındandır. Haz. Muhammed onu kalleş ve küstahlığından dolayı Tayife sürgün eder.Torunu İmam Hasanı zehirletmede görev alan oğlu Mervan orada dünyaya gelir.
Onun Müslümanlık için bir bela olacağını ve ondan zarar geleceğini bilerek Haz. Muhammed Hakem ile ilgili olarak şöyle der. Bu adamdan gelecek çocuktan dolayı ümmetime yazık.
Hakem ile oğlu Mervannın sürgünlükleri Ebu Bekir ve Ömer zamanında da devam eder.
Mervan üçüncü halife Osmannın amcası oğluydu. Bu nedenle Osman halife olunca Mervanı Taifden getirir bir süre sonra kendisine halife yapar.
Osmanın halifeliği döneminde büyük hileler oynayan hatta onun ölümünden de parmağı söylenen Mervan, daha sonra kaçar ve Şamda Muaviye ye sığınır. Mervan Muaviyenin yanında da kötülüklerine devam eder. Muaviyenin ölümünden sonra da, Yezitin yanında saf tutar.
Emevi hanedanının kurucusu Muaviye 658 de askerleri tarafından halife ilan edilir.
661 de Haz. Alinin şehit edilmesiyle de saltanatını kesinleştirir. Halifeliğini 680 ne kadar sürdüren Muviye, Haz. Hasan la da yaptığı anlaşmada sözünde durmaz. Hilelerle kendinden sonra hilafeti şimarık kalleş oğlu Yezite bırakmayı garanti eder.
İmam Hüseyin, kardeşi İmam Hasannın Muaviye ile hilafet konusunda anlaşmasından hiç de hoşnut olmaz, başından sonuna kadar karşı çıkar.
Haz. Hasana sorduğunda ise, babamızın uzlaşmasına sebep olan şeyler bana da sebep oldu der.
Haz. Hasan kendi yüzünden kan dökülmesini istemediği için bu anlaşmaya vardığı söylenir.
Muaviye Mervannın aracılığı ile, Haz.Hasanı karısı Esmaya zehirletti. İmam Hasan zehirle şehit edildikten sonra, İrak lılar Haz Hüseyin e biat etmek istedi ise de, Haz.Hüseyin Haz.Hasanla Muaviye arasındaki uzlaşmanın Muaviyenin ölümüyle biteceğini düşünerek bunu kabul etmez.
Muaviye hicretin 60. yılı Recep Ayının 15. de öldü. Yerine ölmeden oğlu Yeziti halife olarak bıraktı.
Muaviye halk üzerinde öyle bir baskı kurmuştu ki, yaptığı değişikliklerde denemelerinde korkusundan kimseden çıt çıkmazdı. Daha önceki halifeler döneminde, kararlaştırılan namazlar bile Cuma dan Çarşamba ya alınıyor, korkudan kimse ses çıkaramıyordu.
Yezit kendisinin halifeliğini ilan etti. Medine valisi Utbe Oğlu Velidi de İmam Hüseyine göndererek kendisine biat etmesini ister.
Yezit, hiçbir gerekçeye meydan verilmemesini de emrediyor ve gerekirse hapsedilmesini istiyor.
Medine valisi Haz. Hüseyini makamına çağırtıp Yezitin halife olduğunu ve kendisinin Yezite biatını almakla görevlendirildiğini söyler.
Haz. Hüseyin, Yezitin babası Muaviyenin yaptıkları yetmezmiş gibi şimdi de oğlu gibi zalim soyuna biat etmeyeceğini söylüyor.
Babam hilafet adına hançerlendi, kardeşim hilafet adına zehirlendi, bunları söyledikten sonra vali konağını terk eder.
Haz.Hüseyin bu cevabı verdikten sonra Mekkeden Medineye göçü düşünürken Küffeye gitmeye karar verir. Çünkü Kuffeye davet ediliyordu. Sana Küffe halkı tümüyle biat etti deniliyordu.
Arkası arkasına haber gelir, danışıklar konuşuklar başlar. Kardeşi Muhammet Hanifiye 30 bin kişinin kendisine biat ettiğini söylüyor. Amcası Cafer i Teyyar ve oğlu Müslümle sık sık buluşup onlara danışıyordu. Küfeliler İmam Hasanı aldattıkları için onlara pek de güvenemiyordu. Haz. Hüseyin Medine valisi Utbeye restini çekip yakınlarıyla de görüşüp danıştıktan sonra Küffeye gitmeye karar veriyor.
Gitmeden Amcası oğlu Müslümü küfelileri haberdar etmek için gönderiyor. Müslüm iki çocuğunu da yanına alarak yola çıkıyor. Vardıklarında iyi de karşılanıyorlar, Küffe halkı tarafından.
Haz.Hüseyine küffelilerin biat haberini alan Yezit kuduruyor ve ilk tedbir olarak, İbni Ziyadı Basra valiliğinden alıp Küffeye atıyor.
Çünkü Küffe valisi Numan da Haz. Hüseyne biat edenler arasında idi.
Haz. Hüseyin Mekkeden, İbni Ziyad Basradan Küffeye gelmek için yola çıkarlar. Küffeye daha önce gelen İbni Ziyad şehre girdiğinde yüzü nikaplı olarak kendisini Haz. Hüseyine benzetme taktiğiyle şehre girer, Küffe halkı sevinir.
İbni Ziyad vali konağına girdikten sonra, şehirde ehlibeyt tarafları üzerinde katliamı başlattırır.
Sokaklar başı kesik yüzlerce insan cesetleriyle dolar. Bu katliamın devam edeceği ilan edilir, taki Küffe halkı Haz.Hüseyne verdikleri biatı geri alıncaya kadar. Yoksa tüm Küffe halkının kılıçtan geçirileceği halka duyuruluyor.
Haz. Hüseyinnin amcası oğlu Müslüm gelişmeleri Haz.Hüseyine ulaştıramadan öldürtülüp aciz ceseti Küffe sokaklarında dolaştırılıyor.
Koparılan kesik baş İbni Ziyad tarafından Yezite gönderiliyor, çocukları ise zindana attırılıyor.
Çocuklar bir ehlibeyt yanlısı tarafından zindandan kaçırılsalar da acı sonuç yakalarını Yezit zalimin zulmünden kurtarmaya yetmiyor.
Bir süre çocukları gizleyip koruyan aile İbni Ziyadın korkusundan gecenin geç saatinde Mekke yolunda bir kervana katıp Mekkeye gitmelerini sağlamayı düşünüyor.
İlerde dağ eteğinde gözüken toz dumanı görüp, bunlar mutlaka Mekkeye giden bir kervan, onlara koşun yetişin, deyip çocukları öpüp yola vuruyor.
Koşsalar da, sabaha kadar kervana bir türlü ulaşamıyorlar. Sabah yükselen güneşin sıcağında buldukları bir çeşmenin başında birbirlerine sarılıp dalıp uyuyorlar.
Çeşmeye su almaya gelen bir kadın bu sevimli çocukları alıp eve götürüyor, yedirip içirip dinlendiriyor.
Kadının kocası eve geldiğinde, kimsiniz?, diye soruyor. Çocuklar anlatıyor kim olduklarını.
Zalim zulüm yanlısı, alıp çocukları Fırat kenarına bir yere götürüp katlediyor.
Haz.Hüseyin ise, İbni Ziyad ordusu ve komutanı HÜR İbni Riyad karşılıyor ve bütün acı olayları Haz.Hüseyine anlatıyor ve Yezite biatını istiyor.
HÜR emir böyle deyince, Haz Hüseyin cevap olarak;
Yezit tüm soyumu sülalemi katletti, bunu cümle cihan biliyor, sen bunca mazlumun kanını üstüne sıçratmış birisi için benden nasıl biat istersin , onun sözlerini emir sayarsın ya Hür diyor.
Bir yandan Haz.Hüseyine zarar vermek istemeyen, bir yandan da İbni Ziyadın emirlerine karşı çıkamayan Hür, Ya Küffeye götürüleceksiniz ya da susuz bir yerde konaklayacaksınız diyor.
Haz Hüseyin bu son emirden sonra başına gelecek her türlü felaketi tamamen anlamıştı.
Yanında bulunan yakınlarına arkasını dönüp şöyle sesleniyor;
Sayıları 60-80 arası çoğu çocuk ve kadın. Karşımızda güçlü bir ordu var beraberliğimiz buraya kadar olacak, ben Yezite biat etmem, ama benim yüzümden size zarar gelmesin, istemiyorum. Ben size arkamı dönüyorum, siz hemen dağılın, benim başıma gelecek felaketleri size reva görmek istemiyorum.
Dese de, yanındakileri ayrılmak istemiyorlar, o kadar vefasız birileri asla değillerdi.
Kumandan Hür göçü Fırata 25 Km. uzak susuz bir yere götürüyor, işte burada konaklayın diyor.
İşte orası ehlibeyt dostlarının dilinden düşmeyen, kalplerde iz eden tarihe de KERBELA olarak adı geçen bir yer. Sevgili Haz. Hüseyin in ve ailesinin şehit edildiği yerdi. Bu çölde karşısına çıkan on binden fazla Yezit ordusunun içinde, dedesi ve babası ile diz dize oturan, ben müslümanım, diyen, nice İslam çocuklarının kendisine ve ailesine kılıç çektiklerine şahit oluyordu.
Şimdi sizleri babalarınız görse, deyip kınasa da, bir şeye yaramayacaktı.
Emir İbni Ziyada Yezit Zalimin emriydi, yerine getirilmesi gerekiyordu.
Haz Hüseyin ve yiğitleri tek tek mert ve yiğitçe savaştılar, Yezit zulmüne boyun eğmedi teslim olmadılar.
O kanlı olaylar arasında düğün de yaptı. Kardeşi İmam Hasannın oğlu Kasıma kızı Fatmayı nikah edip evlendiriyor. Sevgili kardeşim Hasannın vasiyeti var diyor.
Yolunu güçlü bir orduyla kesen ve susuz bir çöle İmamı ve etrafını yer olarak yerleştiren, kumandan HÜR, oğlu ve kardeşiyle birlikte gelip İmam dan bağışlanması dileğinde bulunuyor. Bağışlandı ve Yezit ordusuna karşı yiğitçe savaştı ve sonunda kendiside şehit oldu. Adı tarihe Hür Şehit olarak geçti.
Bu yer ne yerdir ki, gelip konduk ya İmam?, dediklerinde;
Haz. Hüseyin, şu cevabı veriyor.
Bu yere, evvela Haz. Adem tevaf etmiştir
Haz. Şit, bu yere secdegah olmuştur
Haz.Nuh, gemisi tufan öncesi bu yerde inşa edilmiştir
Haz. Davut, bu yerde oturmuştur
Haz.Musa, bu yerde yetişmiştir
Haz. İsa, bu yerde mübevvete ermiştir
Haz. Yahya, nın mebadı buradadır
Haz. Zekerya, burada seccedini salmıştır, burası KERBELADIR mezarım burada olacaktır.
İşte o döneme dikkat la bakıldığında, Emevilerin, Haz. Muhammede ve peygamberliğine inanmadıkları kesin anlaşılacaktır. Kerbela katliamı ve sonrasında da, onun soy ve taraftarlarına yapılanlar bu iddamızın en açık kanıtıdır.
Haz. Muhammedin ölümünden sonra Emevilerin zorla hilafete oturup din adına koydukları kurallar da günü gününe resmileşmiştir.
Ehlibeyt yanlıları Horasan lı Eba Müslüm ve orduları tarafından hilafete getirilen Abbasiler tarafından de katliam ve zulüme uğramışlardır.
O dönemlerde ehlibeyt yanlısı olup kurtulanlardan belli bir bölümü, Horasanda gelip Türkmen topluluklarına katılırlar ve onlarla da öğreti örf ve geleneklerinde uzlaşıp Horasan erenleri adı ile birlikte Anadolu ya taşınıp bugünkü bulundukları toprakları yurt edinip kalırlar.
Selçuklular ve Osmanlılar zamanında, Emevi İslam dayatmaları alevi Türkmen toplulukları üzerinde de kanlı bir şekilde devam eder.
Alevi Bektaşiler, Cumhuriyet döneminde de, hiç rahat bırakılmamışlardır.
Elbistan- K. Maraş- Malatya- Sivas- Çorum- Tokat ve Gazi de, acı şekilde toplu katliamlara reva görülen o öğreti toplulukları sistem destekli yakılma kesilme gibi saldırılara uğramış ve katledilmişlerdir.
Vatan bildikleri ve gerektiğinde canları pahasına korudukları cumhuriyet ülkesinde, hep ayrıcalığa tabi tutulmuşlardır. Son 50 yıl da uğradıkları katliamlarda da, devlet hep taraflı gözükmüştür.
3, Halife Osmanı örnek alan Turgut ÖZAL la 2, Halife ÖMER dönemi Tayip le devam ettirilmek isteniyor,
Bütün bunlara rağmen Alevi ve Bektaşiler, çağa uygun yaşam biçimlerini her yönüyle o isim adı altında sürdürüp yaşamaktan ve korumaktan yana kararlılardır. Bu duruşlarına kesin bir gözle bakılmalı ve rahat bırakılmalılar.
Onun için hep direnmişlerdir. Bu günüyle, örgütlü yapıları ve seslerini yükseltmeleri bunun en doğru kanıtı olsa gerek.
Ehlibeyt taraftarlığı ve günümüze dek yaşanan acıları içlerinden bir türlü atamayan bu günün Anadolu Alevi Ve Bektaşileri, her yıl 12 gün onlar anısına yas matem tutarlar.
Yozlaştırılmadan yana çaba sarf eden sisteme karşı duruşlarıyla da, tüm çağdaş toplumlarla her yanlı yozlaşmaya muhalif görünen Alevi Ve Bektaşilerin direnişi, Haz. Hüseyinin insanlık adına sürdürdüğü onurlu duruş ve mücadelenin devamıdır da diyebiliriz.
Saygılarımla