Ben köy de doğdum, bir buçuk yaşımdayken tıbben hastayı kurtarma imkanlarının yeterli olmadığı dönemde anlatılanlara göre ‘Babam’ satürre gibi basit br hastalıktan kurtulamayıp vefat etmiş. Çocukluğumu 1940 ların kıtlık yıllarında yaşadım. Ekip biçmenin dışında, hiç bir geliri olmayan Arguvan´ın bir köyü orası. Ekmek bulduğumuzda "Ben ve benim durumumda olan çoklarımız" sevinirdik, ona yapacak katık aklımıza bile gelmezdi. Bazı evlerde az sayıda "üç çift bazılarında ´iki çift´ çoklarında da "bir çift" öküzle nadas yaparlardı. Daha da fazla çifti yürüyen aile var mıydı?, hatırlamıyorum. Durumu iyi olanlardan çiftte yorulanı değiştirmek için bir tek daha bulunduranları da hatırlıyorum. Ola ki öküzün teki her hangi bir durumda öldü, aile fakir, çift de tek ise, eve kara bir gün doğardı, oturup küfletçek "ailece" ağlarlardı. Evde bir yaşlı öldüğünde o kadar ağlamazlardı, çünkü yaşlı öldüğünde aile yaşlı babanın "tütün" vesaire gibi masraflardan kurtulmuş olacaktı. Ya öküz öldüğünde?,çift yasılacak rızk kesilecekti. "Öküz öldü hat, inek öldü süt kesildi. derlerdi fakir evler için. Ağlayıp o üzüntüyü bir çok komşudan paylaşanlar da olurdu.
Günümüzde bu gibi kendi başına bırakılmış köy kent az mı sanki? Şehir kasaba gibi yerlerde işsiz ortada dolaşanların yaşam koşulları köy fukaralarından pek farklı ve renkli de değil.
Ancak; şu anda gelişmiş, daha da gelişecek modern bir teknoloji çağında yaşıyoruz.
Bu dönemde tüm üretilen araç ve gereçlerin insana hizmet amaçlı ihtiyaca göre üretilmesi ve dağıtılması gerekirken, her şeyi kar amaçlı pazarlanmaya koyuldular. İnsanlık adına yapılması gereken her şey tartışılmadı bile. Rekabetle fazla kar fırsatçıları şımartıldığı kadar tümden şaşırtmış da olacaklar ki "vurguncu düzende "çöküyoruz" sesleri yükselmeye başladı"
Övgü ve kuru laf kalabalığıyla açılan sermayenin vurgun vurdukları "serbest pazarları da maziye bırakılacak gibi seyrediyor. Bana kalırsa bitirilsin artık!!!
Emperyalizm ve onun yalakalarının kuyrukları sıkıştı, sancı yapıştı, kıvrılmaya başladılar
Başından beri, gelişen çağa rağmen, adam üstü adam olma politikaları "modern köle düzeni" bir avuç vurguncunun rahatı ve keyfiyetine hizmet etti . Sistemciler sistemde söz sahibi kalma sürelerini uzatmak için becerebildikleri tüm hileleri halk zararına kullandılar. Din ve etnik kültür farklılıkların arasına girip aldattı ve bölüp yönettiler. Menfaatları için halkları birbirlerine karşı savaştırdılar. Yaşlı, genç, çocuk demeden, kan akıttı katlettiler. İnsanlar aç bırakıldı, kader deyip yalan söylendi. Şimdiyse; bunlara dönen, doğusu da, batısı da kıvrılıyor. "Buna da kendileri "kader" deyip boyunlarını eğseler ya? Yıkılmaları gerekirdi, yıkılmalılar artık. Karl MARX bu konuda yürünülmesi gereken yolları hep anlatmamış mıydı?
Bilek ve alın teri karşılığının çeşitli yollarla gasp edilmesi, elbetteki gün gelip çökertilecekti. Şimdiyse; göbek şişirip ensesini kalınlaştıranların, sıkıntılarını babaları Amerikan Emperyalizm´inin emir ve talimatları da kurtaramayacaktır. Tarihçiler, 11 ve 13 yy. Feodal dönem olarak anlatırlar. Ne yazık ki, Dünya´nın bir çok ülkesinde olduğu gibi, o yapı Ülkemiz "Türkiye´nin doğusunda "ağalı baskı dönemi" günümüzde de "seyri alem" oldu bittilerle sürüp gitmektedir. Bir şiirimde demişimdir. "Kimden kime ne"
Yapılan korkunç silahlarla Dünya´yı birkaç sefer alt üst edebilirler. Şu günlerde Emperyalist ülkeler batan tekelleri kurtarmak için işe koyuldu para topluyorlar. Dünya da 1,4 milyar aç insanı doyurmak akla bile gelmiyor. Şimdiyse; "Sistem kendi kedini çökertti. Daha da fazla çırpınıp telaş etmeden, adaletin tecelli ettiği, hakkın paylaşıldığı savaşsız, sömürüsüz, asıl barış´ın hakim olacağı ömürlük insancıl bir düzene geçilsin, yeşil ışıklar yandı, söndürülmesin istiyoruz.
Saygılarımla.
Ali Rıza Uğurlu